ÇİN TIBBI
Muhtemelen farklı
felsefesi, bilgeliği ve görünüşte büyülü tezahürleri nedeniyle geleneksel
Batı’daki hastaların yanı sıra doktorlar da Doğu tıbbına karşı güçlü bir
hayranlık geliştirmiştir. Bugün itibariyle Tibet tıbbı hakkında bilinenler,
Geleneksel Çin Tıbbı ve Hindistan'ın Ayurvedik tıbbı hakkında bilinenlerden
nispeten daha azdır. Tibet tıbbı, sadece bilgimizi zenginleştirmesi bakımından
değil, aynı zamanda yüzyıllar boyunca toplanan bilgilerin korunması için de
önemli olan zengin bir mirasa ve değere sahiptir. Bu, dünyanın bilinen en eski
tıbbi geleneklerinden biri ve Tibet kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Tibet
toplumunun da sağlık ve hastalık anlayışı, "gSoba Rig-pa” (Sova rigpa
olarak telafuz edilir) veya şifa bilimi ya da ilimi olarak bilinen bir sistem
içinde kapsamlı biçimde açıklanmıştır.
Günümüz Tibet tıbbı sisteminde somutlaşan kadim ve kapsamlı şifa geleneğini, sadece tanı ve tedavi tuhaf görüldüğü ve metinlerin anlaşılması güç olduğu için, kontrollü klinik denemelerinin olmayışı ya da ruhlar, beden ve zihin üzerindeki Budist vurgu nedeniyle reddetmek mantıksız olacaktır. Batı'da çaresiz olarak kabul edilen kronik hastalıklardaki başarılarını görmezden gelmek de yanlış olur. Bu, en azından 1969 yılında İsviçre Zürih'te Padma AG'yi kuran İsviçreli ilaç üreticisi Karl Lutz’un görüşüdür.
Günümüz Tibet tıbbı sisteminde somutlaşan kadim ve kapsamlı şifa geleneğini, sadece tanı ve tedavi tuhaf görüldüğü ve metinlerin anlaşılması güç olduğu için, kontrollü klinik denemelerinin olmayışı ya da ruhlar, beden ve zihin üzerindeki Budist vurgu nedeniyle reddetmek mantıksız olacaktır. Batı'da çaresiz olarak kabul edilen kronik hastalıklardaki başarılarını görmezden gelmek de yanlış olur. Bu, en azından 1969 yılında İsviçre Zürih'te Padma AG'yi kuran İsviçreli ilaç üreticisi Karl Lutz’un görüşüdür.
Modern Batı tıbbı araştırmaları açısından Batı
standartlarına göre oldukça kapsamlı biçimde araştırılmış bir formül vardır, bu
formül Padma 28'dir. Avrupa'da 1970 yılında Karl Lutz tarafından kurulan
İsviçre firması Padma AG, Padma 28'i üretmeye başladı. Karl Lutz aynı zamanda
bu alanda bilimsel araştırma programlarını da başlattı. Padma 28 geleneksel
Tibet formülü "Gabur 25"ten geliştirilmiştir ve aslında Moğol amchi
Badmajew ailesi (daha fazla bilgi için Martin Saxer'in "Journeys with
Tibetan Medicine" filmine bakabilirsiniz) tarafından Batı'ya
getirilmiştir. Formül, bitkisel bazlı aktif maddelerin bir karışımını içerir.
Bacaklar ve kollarda ağırlık, karıncalanma ve gerilim hissi gibi belirtilerle
kendini gösteren ateroskleroz gibi dolaşım bozukluklarının tedavisinde
kullanılan bir ilaç olarak İsviçre'de tescil edilmiştir. Tibet bitkisel
formülasyonları üzerine yapılan klinik çalışmaların çoğu Padma 28 kullanılarak
yapılmıştır. Bu formülün bir türevi olan Padma Basic, Amerika Birleşik
Devletleri ve farklı Avrupa ülkelerinde şu an piyasadadır ve bir gıda takviyesi
olarak tescil edilmiştir.
Padma 28 formülünün etkinliğini kanıtlamak
için başarılı laboratuvar ve klinik çalışmaları yapılmıştır. Aktif maddelerin
çeşitliliği ile birlikte çok-bileşenli oluşu ve etki alanları en sık oluşan
kronik iltihap türü olan aterosklerozda bilhassa önemlidir. Bu kompleks kronik
iltihabi hastalığın patogenezi çok faktörlü olarak kabul edilir ve kompleks bir
etiyolojisi vardır. Bu tür kompleks hastalıklarda çok-hedefli ilaçlarla birlikte
çok-faktörlü tedaviler bu nedenle bilhassa umut verici görünmektedir. Çeşitli
çalışmalar aynı zamanda Padma 28'in hepatit, karaciğer sirozu, multipl skleroz
ve romatoid artrit gibi diğer kronik iltihabi hastalıklarda da olumlu bir
etkisi olduğunu kanıtlar. Bilimsel araştırmalardan Padma 28'in şu etki profili
bilinmektedir: bağışıklık-düzenleyici, iltihap önleyici, hücre koruyucu, anti
oksidatif, proliferatif, pro-apoptotik, anti-mikrobiyal, kan pıhtılaşması ve
trombosit agregasyonunda etkili. Kısacası, Tibet tıbbının çok hedefliliği
farklı metabolik süreçlere aynı anda etki ederkek, terapötik etkiye sinerjik
olarak katkıda bulunan çok düşük dozlarda, birçok aktif bileşeni olan çok
bileşenli kompleks bitkilerden faydalanır.
Bu nedenle Tibet formülleri Batı'da sağlık
uzmanları ve hastalar için terapötik ve profilaktik tedavi spektrumuna önemli
bir katkı sağlar. Ancak Batı'nın mevcut düzenleyici ortamında daha fazla Tibet
formülü hazırlamak için her seviyede daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Ayrıca, sanayileşmiş bir ülkede Tibet formüllerini hazırlamak ve modern
bilimsel standartlara uymak için Padma AG gibi ilaç şirketleri önemlidir.
Batı'da Tibet formülleri üzerine çalışmak, sadece geleneksel Tibet tıbbı
uygulamaları ve prensiplerinin iyi bilinmesini değil, aynı zamanda Batı'nın
düzenleyici, tıbbi ve pazarlama ortamı hakkında deneyim ve bilgi de gerektirir.
Bu sistemin ilk öğretileri genellikle,
geleneğin kökünü Buda Tıbbının tezahüründe öğrettiği söylenen Buda'ya
atfedilir. Bu öğretinin temel bakış açılarına, daha ileride ele alınacak bir
tıbbi metin olan "rGyud Bzhi” (giu şi olarak telaffuz edilir) ya da Dört
Tantra'da geniş ölçüde değinilir.
Bu kaynak Tibet tıbbının tarihini, felsefesini
ve tıbbi teorisini açıklar. Ayrıca Tibet tıbbındaki bazı güncel gelişmeleri
içerir ve hangi hastalıklar için faydalı olabileceği üzerine bir endikasyon
listesi sunar. Bu kaynak rehberin bir diğer odak noktası da, Tibet tıbbının
çağdaş tıp uygulamasındaki rolüdür. Son olarak bu rehber, kitaplar, bilimsel
literatür, meslek kuruluşları ve internet kaynakları hakkında da pratik
bilgiler sunar.
Bütün tamamlayıcı tıp türlerinde olduğu gibi;
ciddi bir hastalık veya akut rahatsızlık durumunda, Tibet Tıbbının geleneksel
tıp olmaksızın tek başına kullanımı tavsiye edilmez. Her ikisinden de
faydalanıldığında tıbba katkı sağlar. Birkaç Tibet formülü hala mevcuttur ve
Batı’da kullanımına yetecek biçimde belgelenmiştir. Tıp sistemi içine dahil
edilebilmesi ya da ona paralel olarak var olabilmesi için daha fazla formülün
yanı sıra daha ileri ve kapsamlı araştırmalar da gereklidir.
Bugün hala kabul gören eğitim kurumlarında
öğretilen, ilk kez 7. yüzyılda olulşturulmuş olan temel bilgi kitabı
"rGyud Bzhi” (giu şi olarak telafuz edilir), Dört Tıbbi Tantra'da Tibet
tıbbi bilgileri özetlenmiştir. "rGyud Bzhi” dört ciltten oluşur. Bunlar;
kök tantra, açıklayıcı tantra, sözlü aktarılan tantra ve son tantradır.
Bedensel Enerjilerin/Mizaçların Fizyolojisi
Kozmosun, sadece tüm fiziksel olgulardan
değil, aynı zamanda akıl ve psişeden de sorumlu olan beş element olan toprak,
su, ateş, rüzgar ve boşluktan oluştuğu kabul edilir. Sonuç olarak, insan vücudu
da bu kavramı yansıtır. Bu nedenle evren ve beden bu beş elementin karşılıklı
etkileşiminin bir sonucudur; bu beş element kendisini üç farklı enerji biçiminde
gösterir. Bunlar; insan vücudunda üç mizaç biçiminde veya Rüzgar (rLung) hava
elementi, Safra (mKhrispa, telaffuz Tripa) ateş elementi ve balgam (Badkan) su
elementi denilen enerjiler şeklinde yansıyan beden, enerji ve zihindir.
Sağlık bir denge durumu olarak kabul edilir ve
bu durum mizaçlarıın dengesine bağlıdır. Dengede olduğunda bu üç enerji,
kişinin spesifik enerji modeline göre her insanda farklı oranlarda mevcut olur.
Tibet tıbbı hastalığı, bu mizaçların dengesizliği olarak kabul eder. rLung
hareket ve hareketlilik açısından önemlidir; nefesten ve daha geniş anlamda
akıl, konuşma ve lokomotor sistem gibi psişik faaliyetlerden sorumludur.
mKhrispa sindirim süreci, metabolizma ve vücut ısısını korumak gibi
fonksiyonları düzenleyen ısı verici bir enerjidir. Badkan, birçok fonksiyonun
yanı sıra, müköz zarları ve kas ile kemik gibi katı beden bileşenlerini kontrol
eder. Düzenleyici sistemler olarak rüzgar, safra ve balgam ya da Tibetçe
karşılıkları rLung, mKhrispa ve badkan, çevresel koşullara tabidir. Dengeleri
mevsimlere ve kişinin yaşına göre değişir. Ayrıca her insanda, kişiyi belli bir
dengesizliğe karşı daha savunmasız hale getiren bir çeşit yatkınlık vardır. Bu
prensipler denge ve uyum içinde olduklarında iyi sıhhat verir; aralarındaki denge
kaybolduğunda ise hastalığa neden olur.
Beş Elementin Nitelikleri ve Fonksiyonları
Element Nitelik Fonksiyon
Toprak Katılık Biçim verme ve sağlamlık
Su Akışkanlık Bir araya toplanma ve bütünleşme
Ateş Sıcaklık Olgunlaşma ve dönüşüm
Rüzgâr/Hava Hareketlilik Büyüme ve ulaşım
Boşluk Genişlik Büyüme ve hareket için açıklık, alan
Toprak Katılık Biçim verme ve sağlamlık
Su Akışkanlık Bir araya toplanma ve bütünleşme
Ateş Sıcaklık Olgunlaşma ve dönüşüm
Rüzgâr/Hava Hareketlilik Büyüme ve ulaşım
Boşluk Genişlik Büyüme ve hareket için açıklık, alan
Tibet tıbbındaki bir diğer önemli kavram da
sıcak ve soğuk arasındaki ikilemdir. Hastalıkların yanı sıra ilaçlar ve gıda,
sıcak ve soğuk olarak veya ısıtıcı ve soğutucu olarak ayırt edilir. mKhrispa
sıcak ve badkan serindir. rLung ise özel bir durumdur ve temelde nötrdür,
rüzgarın bedeni serinletebilmesi ya da bir ateşi güçlendirebilmesinin mümkün
olması gibi, "sıcak" ve "soğuğu" kötüleştirebilir. Bu üç
enerji birlikte çalışır ve çoğu hastalığın kökünde Lung dengesizliği vardır. Bu
ilkeler, Tibet tıbbında zihin/beden etkileşiminin genel teorisi, etiyolojisi,
patolojisi, teşhisi ve tedavisi için merkezi bir kavram oluşturur.
Mizaçlar, Elementler ve Soma
Mizaçlar İlişkili elementler Üç mental zehir
ile bağları Mizaçların doğası Mizaçların alt sınıfları Psiko-fizyolojik bağlar
Tibetçe Türkçe Sıcak/soğuk Nitelikleri
rLung Rüzgâr Rüzgâr/hava Tutku + arzu Nötr Kaba, hafif, soğuk, subtil, sert, hareketli Yaşam tutucu Beyin, duyular, akıl
Yükseltici Göğüs, konuşma, hafıza
Her yeri saran Kalp, hareket
Ateşe eşlik eden Mide, sindirim
Aşağı doğru temizleyen Pelvis, boşaltım
mKhrispa Safra Ateş Kin Sıcak Yağlı, keskin, sıcak, hafif, kötü kokulu, pürgatif, nemli Sindirim Mide, gastro-intestinal fonksiyon
Renk düzenleyici kalp, zihin, ihtiyat, öfke ve hırs
Belirleyici veya yerine getirici Karaciğer, kan
Görme yeteneği veren Gözler
Karaşıklaştırıcı aydınlatıcı Cilt
Badkan Balgam Hava & su Kuruntu /dar kafalılık Soğuk Yağlı, serin, yoğun, keskin olmayan, pürüzsüz, dayanıklı ve yapışkan Destekleyici Toraks bölgesi
Ayrıştırıcı Epigastrik bölge ya da sindirilmemiş alan
Deneyimleyici Dil
Tatmin edici Baş, beş duyunun duyarlılık düzeyi
Bağlayıcı Eklemler
Uyuşma yok Boşluk
Tibetçe Türkçe Sıcak/soğuk Nitelikleri
rLung Rüzgâr Rüzgâr/hava Tutku + arzu Nötr Kaba, hafif, soğuk, subtil, sert, hareketli Yaşam tutucu Beyin, duyular, akıl
Yükseltici Göğüs, konuşma, hafıza
Her yeri saran Kalp, hareket
Ateşe eşlik eden Mide, sindirim
Aşağı doğru temizleyen Pelvis, boşaltım
mKhrispa Safra Ateş Kin Sıcak Yağlı, keskin, sıcak, hafif, kötü kokulu, pürgatif, nemli Sindirim Mide, gastro-intestinal fonksiyon
Renk düzenleyici kalp, zihin, ihtiyat, öfke ve hırs
Belirleyici veya yerine getirici Karaciğer, kan
Görme yeteneği veren Gözler
Karaşıklaştırıcı aydınlatıcı Cilt
Badkan Balgam Hava & su Kuruntu /dar kafalılık Soğuk Yağlı, serin, yoğun, keskin olmayan, pürüzsüz, dayanıklı ve yapışkan Destekleyici Toraks bölgesi
Ayrıştırıcı Epigastrik bölge ya da sindirilmemiş alan
Deneyimleyici Dil
Tatmin edici Baş, beş duyunun duyarlılık düzeyi
Bağlayıcı Eklemler
Uyuşma yok Boşluk
Tanı
rGyud-Bzhi'de üç tanısal yaklaşım tanımlanır:
bakma, elle hissetme ve dinleme. Dinleme, öncelikle her hastanın olgu öyküsünü,
içinde yaşadığı koşulları ya da alışık olduğu diyet biçimini dinlemek anlamına
gelir. Bakma çoğunlukla hastanın ilk görsel izleniminin (duruş ve hareketleri)
yanı sıra dil ve idrar incelemesinden oluşur. İdrarın rengi, kokusu ve
kabarcıkları incelenir. Hissetme ise en önemli ayırıcı tanı yöntemi olan nabız
okuma ile sonuçlanır. Doktor, her iki bilekteki radyal atardamar üzerinde, üç
parmağı ile nabzı okur. Her bir parmakla, biri parmak ucunun solunda ve diğeri
de sağında olmak üzere iki nabız hissedilir. Bu şekilde toplam 12 nokta
değerlendirilir. Birkaç saniyeliğine, 12 noktanın her birindeki basınç arka
arkaya artırılır ve nabız gözlemlenir. Nabzın durumu tanımlamak için çökük,
çıkıntılı, zayıf, güçlü, iri ve ince gibi kavramlar kullanılır. Her nabız bir
organa karşılık gelir. Tüm tanı yöntemleri birlikte, hastanın genel bir resmi
ile rLung, mKhrispa ve badkan dengesizliğini verir.
Tedavi
Hastalıklara yol açan mizaçlardaki
uyumsuzluklar ve zihin karışıklıkları geleneksel olarak holistik bir şekilde,
özel diyetler ve davranış değişiklikleri, şifalı bitkiler ve kürler, harici
tedaviler, gençleştirme, Budist spiritüel şifa (mantralar okuma ve meditasyon
uygulamaları), Tibet yogası vs. ile tedavi edilir. Bu yöntemlerin hepsi yeniden
uyum ve dengeyi sağlamak ve üç mizaç sistemindeki ve zihindeki dengesizliği
eski haline getirmek için tasarlanmıştır. Hangi tedavinin, nerede ve ne zaman
uygulanacağı doktordan doktora ve bölgeden bölgeye değişiklik gösterir. Genel
olarak en yaygın ve önemlisi, bitkisel ilaçlarla tedavidir. Bunun yanı sıra,
hastalar diyet ve davranışları üzerine doktorun tavsiyelerine uymalıdır.
Diyet
Uygun diyeti önerirken, Tibetli hekimler hangi
gıda türlerinin zararlı ve hangilerinin yararlı olabileceğini, yenilen gıda
miktarını, günlük öğün sayısını ve uygun yemek vakitlerini dikkate alır.
Gıdalar, beş element teorisi ile tanımlandığı gibi nitelikleri ve doğasına göre
analiz edilir. Batı tıbbının kurucusu Hipokrat gibi, Tibetli doktorlar da şu
özdeyişi kullanır: "Yedikleriniz ilacınız olsun."
Davranış Değişikliği
Davranış değiştirme, meditasyon eğitimi,
spritüel tavsiye, danışmanlık, egzersiz veya uyku alışkanlıkları ve yeme
programları gibi alışılmış kalıpların yeniden düzenlenmesini içerebilir. Tür
davranış değişikliği mizaçsal dengesizliğin türüne bağlıdır.
Bitkisel İlaçlar
Diyet ve davranış değişikliği durumu
yatıştırmak için yeterli olmazsa, bitkisel ilaçlar reçete edilir. Tibet ilaç
bilimi büyük miktarda şifalı otlar ve minerallerden ve daha az ölçüde hayvansal
maddelerden oluşur. rGyud-Bzhi, "Yeryüzünde ilaç olarak kullanılamayacak
hiçbir şey yoktur" der. Tıbbi maddeler tatları, (tatlı, ekşi, tuzlu, acı
ve kekremsi) ve etkilerine (ağır/hafif, yağlı/sert, sıcak/soğuk ve keskin
olmayan/keskin) dayanarak, kendi özelliklerine göre gruplandırılır. Bir
maddenin tadı sekiz etki ve mizaçlar ile doğrudan bağlantılıdır. Bir Tibet
bitkisel ilacı her zaman birkaç bileşenden oluşur, bazen 20 veya daha fazla
bileşeni vardır. Çoğu durumda ilaç bir büyük ve iki küçük bileşen grubundan
oluşur. İki küçük gruptan biri ana grubun etkisini destekler ve diğeri de
istenmeyen yan etkilerini baskılamaya yardımcı olur. İlacın işlenme süreci
geleneksel olarak bitkinin kurutulması, öğütülmesi, karıştırılması ve hap
olarak kullanılacaksa son olarak sıkıştırılması yöntemlerinden oluşur. Sık
kullanılan diğer ilaç hazırlama yöntemleri ise toz veya dekoksiyondur
(demleme).
Fiziksel Tedaviler
Gerekli olursa diyetsel ve davranışsal
danışmanlık ve bitkisel ilaçların yanı sıra hekimler, akupunktur, moksibusyon,
şişe çekme, masaj, banyo ve inhalasyon (içine çekme) tedavisi gibi harici
tedaviler de kullanır.
Günümüz Tibet Tıbbı Endikasyonları
Her ne kadar Tibet tıbbı, geleneksel ortamda
her türlü hastalık için kullanılsa da, Batı’da özellikle klasik Batı tıbbının
yardımcı olamadığı ya da yalnızca çok az bir rahatlama sağlayabildiği kronik
hastalıkların tedavisi ya da iyileştirilmesinde etkin olmaya başlamıştır. Bu
gibi durumlarda Tibet tıbbı hastalığı tedavi eder ancak iyileştiremezse,
genellikle yaşam kalitesinde bir iyileşme ve/veya modern Batı tedavisinin yan etkilerinde
azalma sağlar.
Ciddi organ hastalıkları durumlarında sadece
nabız ve idrar tanısına güvenmek yeterli olmaz. Hastalara kendi pratisyen
hekimlerine danışmaları veya bir sağlık kontrolünden geçmeleri önerilir. Batı
teşhis ve tedavisi hala, özellikle de ciddi hastalıklar için zorunludur. Tibet
formüllerinin ya da diğer Tibet tıbbı tedavilerinin etkinliğine dair neredeyse
hiçbir bilimsel klinik veri mevcut değildir. Tibet tıbbının etkinliğine dair
kanıt düzeyi yetersiz olduğundan, tedbir alınması ve hastanın dikkatli
gözlenmesi çok önemlidir. Batı ilaçlarının kullanımını gerektiren bir
endikasyon varsa, Tibet tıbbı ilave tedavi olarak kullanılabilir. Tibet tıbbı
doktorlarının Batılı doktorlarla aynı tıbbi terminolojiyi kullanmadığının
farkında olmak da önemlidir.
Asya'da Tibet tıbbı Tibet'in kültür ve tıp
sistemi, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) bağlamında Tibet tıbbına devlet desteği
vermiş olan Çin devleti tarafından "dinden" ayrıştırılarak
"bilim" ile daha uyumlu hale getirilmiştir. Ancak bu desteğin Tibet tıbbı
uygulayıcıları, klinik uygulaması, eğitim ve Tibet ilaçların Tibetliler
tarafından üretimi üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri olmuştur. Bugün
Tibet tıbbı sadece, Asya'da siyasi olarak Çin'e ait olan Tibet Özerk
Bölgesi'nde değil, aynı zamanda Çin'de de uygulanmaktadır. Kuzeye doğru
Moğolistan'a ve Rusya'nın Baykal Gölü çevresindeki bölgelerine kadar yayılır.
Tibet tıbbının uygulandığı güney bölgeler ise Nepal, Buthan ve Ladakh, Sikkim,
Himachal Pradesh gibi Dharamsala denilen Hindistan'ın kuzey bölgelerini
kapsamaktadır. Bazen Tibet tıbbı farklı devletlerde Butan tıbbı veya Moğol
tıbbı gibi farklı isimlerle anılır. İki tıp sistemi arasında birçok ilke ve
uygulama farklılıkları olmasına rağmen Çinliler Tibet tıbbını sıklıkla Çin
tıbbının bir dalı olarak sınıflandırırlar.
Çağdaş Tibet doktorları Tibet tıbbı ve
biyomedikal arasındaki ilişkiyle de ilgilenirler. Bu etkileşimlerin anahtarı,
Tibet toplumu ve diğer hastalar için olası en iyi sağlık hizmetinin ve genç
Tibetli doktorlar için klinik fırsatlar ve eğitimin nasıl sağlanacağıyla ilgili
soruların yanı sıra, bu iki tıp ilmini birleştime girişiminde Tibet tıbbı
hakkında eşsiz olanın kaybedilmemesidir. Bu, her sistemin farmakopesi, tedavi
usülü ve klinik uygulamaları arasındaki ilişki gibi konuların yanı sıra,
"sağlık" ya da "hastalığın" nasıl tanımlandığı ve tanının
hangi temel üzerinde yapıldığı gibi daha büyük meseleleri içerir.
Son on yıl içinde, "Amchi"ler
denilen Tibetli doktorlar ilaç yapmanın yanı sıra, daha büyük ölçekli
fabrikalarda/doğal ürün şirketlerinde üretim yapmaya başlamıştır. Dharamsala'da
Men-Tsee-Khang eczanesi ve Tibet, Hindistan ve Nepal'daki diğer okullar ve
klinikler bunların arasındadır. Ayrıca, son yıllarda Çin'de Tibet formülleri
üzerine üretim yapan büyük ilaç fabrikalarının ortaya çıktığı görülmektedir.
Tibet ilaçları ticarileşmeye başladıktan sonra, doğal ürün şirketleri
üretimlerini standartlaştırmaları için hükümet ve uluslararası baskılarla karşı
karşıya kalmıştır. Batı standartlarına göre güvenlik ve kaliteyle ilgili
yönergeler gibi konular, Asya ürünlerini etkilemeye başlamıştır. Tibet
formüllerinin patentli olup olmaması gibi yasal konular artık ele alınmalıdır.
Tibet ilaçlarının standartlaştırılması ve ticarileştirilmesi baskısı, aynı
zamanda Tibet'in spesifik ekolojisinin geleceğiyle ve bitkisel ilaç
markalarının ekoloji üzerindeki baskılarıyla da ilgilidir. ÇHC'nin Tibet
alanları içinde bazı tıbbi bitkilerin korunması ve yetiştirilmesi üzerine
çeşitli gayretleri başlamıştır. Ancak, bu tür çabalar hala erken bir evrededir.
Batı Bilimi ve Tibet Tıbbı
Tibet tıp teorisi, geleneksel bir bakışla
tanımlanmıştır. Bu bölümün amacı ilave bir yaklaşım sunmaktır: Tibet tıp
sisteminin çeşitli yönlerinin Batılı bakış noktasından nasıl anlaşılabileceği.
Sistematik düzeyde Tibet ve Batı ilaç tedavileri / ilaçları / farmasötikleri
arasında iki önemli fark vardır. Öncelikle Tibet formülleri esas olarak
genellikle bir preparat içinde 3 ila 20 ve bazen de 70'e kadar bileşen içeren
bitki bazlı çok sayıda farklı bileşenin karışımıdır. Bu farmakolojik yaklaşımın
analizinde, her bitkinin, her kökün, meyvenin kendisinin, her biri teoride
kimyasal olarak tanımlanabilecek olan binlerce maddeden oluştuğu açık hale
gelir. Tibet formüllerinin etkisinin tek bir aktif maddeden ziyade birçok maddenin
karışımına dayanması, Batılı doktorlar ve bilim adamlarının kavrayışını
güçleştirir ve modern bilim dünyasında Tibet formüllerinin tanınması için büyük
bir engeldir. Minimal düzeyde bu, mono-madde ve tek aktif madde kavramına
dayalı olan klasik Batı farmakolojik tanımında güçlükler yaratır. İkinci
olarak, Tibet düşüncesi üçlüdür. Fizyoloji anlayışı üç mizacın dinamik
etkileşimi (rLung, mKhrispa ve badkan) ile yönetilir. Sağlık dinamik bir
dengedir, bu nedenle bağıntılıdır, çünkü üç mizaç her bireyde karşılıklı olarak
denge içinde olmalıdır. Tibet tedavisinin amacı bu sebeple hastada bu dengenin
yeniden sağlanmasıdır. Bu, sağlığın büyük bir hasta popülasyonundan toplanan
istatistiksel yordamlarla elde edilen normal değerler bakımından tanımlandığı
Batı görüşüyle çelişir. Bu çelişkili kavramlar Tibet tıbbı ve Tibet formüllerin
etkinliğini bilimsel olarak araştırmak için uygun bir araştırma yöntemi
benimsemesini gerekli kılar.
Örneğin, ABD Ulusal Sağlık Kütüphanesi Pubmed
veritabanında, arama terimi oldukça geniş tutularak "Tibet tıbbı" adı
altında yapılan hızlı bir araştırma sonucunda, toplamda yaklaşık 17 milyon
uzman makalesinin yer aldığı veri tabanında sadece 88 kayıt bulunmuştur (Mayıs,
2008). Buna karşılık, arama terimi olarak "Geleneksel Çin Tıbbı" kullanıldığında
yapılan benzer bir arama 7054 kayıt sunmuştur. Ayrıca, Tibet tıbbı yayınlarının
pek çoğunun içeriği tarihi ve etnolojiktir. Tibet bitkisel formülleri üzerine
olan makalelerin büyük bir bölümü ise tıbbi bitkilerin farmakognostik
yönlerini, önemli kimyasal bileşimini ya da Tibet ilaç biliminden tek bir
bitkinin etkilerini ele alır. Bu nedenle Tibet formülleri ve Tibet tıbbının
etkinliğinine dair kanıt düzeyini artırmak için, tüm formüller ve/veya tanı ve
tedavi protokollerini kullanan akıllı çalışma tasarımları ile yüksek standartta
bilimsel araştırmaların yürütülmesi şarttır. Ayrıca bu verilerin kabul görmüş
İngilizce yayınlarda yayımlaması da gereklidir. Açıkçası, vaka çalışmaları ve
canlı organizmalar üzerindeki (in vivo) çalışmalardan, randomize kontrollü
çalışmalara ve meta-analizlere kadar elde edilebilir her türlü kanıt ve bütün
metodolojik spektrumla daha fazla bilimsel çalışmaya ihtiyaç olduğu dikkate
alınmalıdır.
Geleneksel bilgi genellikle ampirik temele
dayanır: yüzyıllar boyunca bireylerin ve amchi hanedanların yerel tecrübesi ve
tarihi birikir ve farklı bir kültürel, tarihsel ve felsefi ortamda bunun
mantıklı bir izahı yapılır. Bu tıbbi ve farmasötik bilginin küresel bir
bağlamda daha geniş bir uygulaması için, bunun modern terminolojiye çevrilmesi
ve bilimsel deney ve uzlaşmanın sağlanması gerekir. Trans-kültürel tercüme
sürecinin pek çok yönü vardır. Bunlar; geleneksel doktor-hasta ilişkisi,
geleneksel çevre ile sanayi sonrası tüketim toplumu arasındaki farklılık,
Modern Üretim Uygulamaları yöntemlerine karşın geleneksel üretim yöntemleri ve
türlerin korunması, ıslahı ve yetiştirilmesi sorunlarıdır.
Batıdaki Tibet formülleri daha çok tamamlayıcı
ve alternatif tıp (TAT) bağlamında görülür. Bu çerçevede, fitoterapinin
(bitkisel tedavi) küçük bir bölümünü oluşturur. TAT çerçevesinde Tibet tıbbının
daha fazla tanınması için; ilaç bilimi ve formüllerini kolayca ulaşılır duruma
getirmek ve Tibet tıbbı ile formüllerinin etkinliğine dair daha yüksek düzeyde
kanıt elde etmek amacıyla Tibet tıbbının temel ilkelerinin daha iyi anlaşılması
gereklidir. Bu bağlamda, Tibet formüllerinin kabulündeki temel zorlukları ve
engelleri anlamak için Tibet tıbbı taraftarları ve destekçilerine de ihtiyaç
vardır. Bu kaynak rehber Tibet tıbbının yasal ve düzenleyici yönlerini kapsamlı
biçimde ele almayacak, ancak bu bakış açısına dikkat çekecektir.
Tibet tıbbı, insanlığın tanınmış tarihsel tıp
sistemlerinden biridir. Tibet tıp sistemi yani şifa bilimi Sowa Rigpa
uygulayıcıları, uygulamanın kökenlerinin izini en azından M.S. 7. yüzyıldan bu
yana sürebilmiştir; 7. yüzyılda sistem şekillenmiş ve belgelenmiştir. Tibet
tıbbı o zamandan bu yana, Tibet Platosu, Himalayalar ve Orta Asya'nın her
yerinde uygulanmaktadır. Tibet Tıbbı günümüzde Hindistan'da Ladakh ve Sikkim'den
Kuzey Nepal'a kadar, Güney, Doğu ve Orta Asya'nın diğer bölgelerinde, Butan’da,
Moğolistan’da, Rusya’da (Buryatia) ve Batı’da uygulanmaktadır. Tibet tıbbı,
Tibet dışındaki diğer bölgelere benzer biçimde Avrupa'da da son 40 yıl içinde
yavaş ancak sürekli bir büyüme göstermiştir. Günümüzde Avrupa ve Amerika
Birleşik Devletleri'nde az sayıda Tibet tıbbı hekimi çalışmaktadır.
Tarihi
Tibet'in 1950 yılında Çin Halk Cumhuriyeti'ne
(ÇHC) katılması ve ardından Tibet halkının dünyaya yayılması Tibet tıbbının
seyrini büyük ölçüde etkilemiştir. Özellikle de Kültür Devrimi esnasında Tibet
tıbbı uygulayıcıları ve uygulamaları zulüm ve sansüre uğramıştır. Ancak Tibet
tıbbının, 1950'ler, 60'lar ve 70'lerdeki yıkımlardan nispeten bozulmamış olarak
çıktığı düşünülmektedir. 1970'lerin sonlarında Çin'de reformların başlamasıyla,
ÇHC hükümeti de Tibet tıbbının çalışılması, klinik olarak uygulanması ve
araştırmaya dayalı ilerlemesine izin vermiştir. Tibet tıbbı Çin hükümetinin
desteğinin yanı sıra çeşitli sivil toplum örgütleri tarafından da
desteklenmektedir. 14. Dalai Lama’nın sürgünde yaşadığı ve 1961'de
Men-Tsee-Khang'ı (Tibet Tıp ve Astroloji Enstitüsü) kurduğu Dharamsala'da Tibet
tıbbı için güçlü bir taban oluşmuştur. Tibet Tıp ve Astroloji Enstitüsü'nde
Tibet Tıp Fakültesi’nin yanı sıra bir klinik, üretim yapan bir eczane ve bir
dispanser vardır. Enstitü ayrıca Tibet tıbbı ve astrolojik metinlerini
araştırma ve yayınlama üzerine faaliyet göstermektedir.
Felsefesi
Tibet Tıbbı kişinin holistik olarak
değerlendirilmesini kapsar. Sowa Rigpa yani şifa ilimi Geleneksel Çin Tıbbı,
Hint Ayurvedası, antik Yunan, Fars ve Orta Asya tıbbının yanında durur; buna
rağmen herhangi birinin bir ‘dalı’ ya da ‘alt kümesine’ indirgenemez. Sistem,
sağlık için zihin ve beden arasındaki ilişkinin çok önemli olduğu bir
beden/zihin tıbbıdır. Üç enerji denge durumunda olduğunda, kişi sağlıklı kabul
edilir. Dünyada her şeyin beş elementten türediği ifade edilir; bu elementler
fiziksel bedenin yanı sıra zihni de oluşturur ve dolayısıyla onları etkiler. Zihin,
sıhhatin altında yatan, ancak dengesi bozulduğunda hastalığa sebep olan, temel
neden olarak görülür.
Budizm ile İlişkisi
Tibet tıbbının kökleri Budist psikoloji ve
felsefenin derinlerine kadar uzanır. Budist bakış açısına göre, fiziksel
hastalık zihinsel, sosyal ve ruhsal hastalığa ayrılmaz bir şekilde bağlıdır.
"Buda Tıbbı" Sangye menla, tıbbi öğretilerin kaynağı ve doğru
uygulama için bir hekime ilham kaynağı olarak görülür. Üç zihinsel zehir olan
tutku, öfke ve kapalı fikirlilik, karma (hayatın gidişatının, geçmiş eylemler
ve şu an yapılanların sonucu olduğunu görüşü) gücü ile birlikte cehalet
tarafından üretilmektedir. Bu rahatsız edici duygular, bedensel enerjilerde
uyumsuzluğa ve hastalığa neden olabilir. Ancak, Dalai Lama'nın da vurguladığı
gibi, kişinin Tibet tıbbı tavsiyesinden yararlanması için Budizm hakkında bir
şey bilmesi gerekmez.
Çin tıbbına göre, insan vücudundaki beş iç
organda zehirli maddeler birikir, bu zehirli maddelerin birikmesi, vücutta
belirtiler bırakır. Şimdi zehirli maddelerin saklandığı yerleri bulalım ve bu
zehirli maddeleri yok etme yöntemleri öğrenelim.
Eğer dalakta zehirli maddeler birikirse, yüzde
benekler görülür. Yüzünde benekler olan bir kadının sindirim sistemi nisbeten
zayıflar; beyazımtırak akıntısı fazla olur; yağ birikir.
Çin tıbbına göre, dalaktaki sindirim iyi
olmadığı takdirde, zehirli maddeler zamanında dışarı boşaltılmaz. Bu nedenle
kilo vermek isteyen bir kişi, öncelikle dalağının ve midesinin işlevini
normalleştirmeli; dalağında zehirli maddeler bulunan kişide ağız kokusu olur,
ağız ülseri görülür.
Şimdi dalaktaki zehirli maddeleri boşaltma
yöntemlerine geçelim.
Dalaktaki zehirli maddelerin boşaltılmasına
ekşi yemekler iyi gelir. Ekşi yemekler, bağırsak ve midenin sindirim işlevini
pekiştirir, yemeklerdeki zehirli maddelerin en kısa sürede boşaltılmasını
sağlar; ayrıca ekşi yemekler dalağı güçlendirir.
Dalaktaki zehirli maddelerin boşaltılması için Shangqiu adlı akpunktur noktasına basılabilir. Bu akpuntur noktası, iç topuk kemiğinin altındaki çukurun ortasında bulunur. Bir parmakla bu noktaya, azcık acı hissetecek şekilde basabilirsiniz. Bu basma bir defasında üç dakika sürerse, yeterli olur.
Yemekten sonra yürüyüş yapmak. Spor, dalağa ve mideye yardımcı olur. Bu yöntem azimle uygulanmalı.
Yemek sonrası, zehirli maddelerin en kolay oluştuğu zaman dilimidir. Yemeklerin zamanında sindirilmemesi veya emilmemesi halinde zehirli maddeler birikir. Bu nedenle yemekten sonra yürüyüş tavsiye edilir. Ayrıca yemekten bir saat sonra bir meyve yenebilir.
Dalaktaki zehirli maddelerin boşaltılması için Shangqiu adlı akpunktur noktasına basılabilir. Bu akpuntur noktası, iç topuk kemiğinin altındaki çukurun ortasında bulunur. Bir parmakla bu noktaya, azcık acı hissetecek şekilde basabilirsiniz. Bu basma bir defasında üç dakika sürerse, yeterli olur.
Yemekten sonra yürüyüş yapmak. Spor, dalağa ve mideye yardımcı olur. Bu yöntem azimle uygulanmalı.
Yemek sonrası, zehirli maddelerin en kolay oluştuğu zaman dilimidir. Yemeklerin zamanında sindirilmemesi veya emilmemesi halinde zehirli maddeler birikir. Bu nedenle yemekten sonra yürüyüş tavsiye edilir. Ayrıca yemekten bir saat sonra bir meyve yenebilir.
Aftimuni dalağın en iyi ilacıdır, kaynatılarak
içilir. Karabaş otu, kekik, sinameki, anason, kimyon, kuru incir dalağın en
güzel ilaçlarındandır. Mercimek, patlıcan, sığır eti, kuyruk ve lahana
yenmemelidir.
******
Karaciğer, insanın diğer önemli iç
organlarından biridir. Karaciğerde zehirli maddeler birikirse, tırnak üzerine
çıkıntılı çizgi veya tırnak çökmesi görülür. Çin tıbbına göre, kirişler
karaciğere bağlıdır, tırnak ise kirişlerden bir bölümüdür. Bu nedenle
karaciğerde zehirli maddeler biriktiği takdirde, tırnak üzerinde belirgin
işaret olur.
Karaciğerde zehirli maddeler bulunursa, kadında
mastit görülür; deprasyon başgösterir. Çünkü karaciğer insan vücudunda
duyguları ayarlayan iç organdır. Eğer içindeki zehirli maddeler zamanında
boşaltılmazsa, Qi dolaşımı engellenir, bu da depresyon duygusuna neden olur.
Ayrıca yarım baş ağrısı ve aybaşı ağrıları gibi belirtiler görülür. Yüzün iki
yanağı ve göbek, karaciğer ve safra kesesinin “etki alanı”dır. Eğer karaciğerde
zehirli maddeler varsa, yüzde ve göbekte mutlaka belirti gözükür.
Karaciğerdeki zehirli maddelerin boşatılması
için, yeşile çalan mavi renkli yemekler tüketilmeli. Örneğin portakal veya
limon suyu, karaciğere iyi gelir; karaciğerle bağlantılı akpunktur noktasına
basmak iyi gelir. Basılacak nokta, birinci ve ikinci ayak parmaklarının
buluştuğu noktanın önündeki çukurun ortasında yer alır. Ağlama, zehirli
maddelerin boşaltılmasına yardımcı olur. Kadınların erkeklerden daha uzun
yaşamasının gözyaşlarına bağlı olduğu, hem Batı tıbbınca, hem de Çin tıbınca
doğrulandı. Gözyaşları gerçekten insan vücuduna zararlı maddeler içerir. Bu
nedenle istediğiniz zaman ağlayabilirsiniz.
Sülfür içeren besinler karaciğeri temizler,
soğan, sarımsak, lahana, brokoli, brüksel lahanası sülfür içeren gıdalardır.
Ayrıca enginar karaciğer dostu bir sebzedir.
Alkol, kimyasal ilaçlar, işlenmiş gıdalar,
inek eti, aşırı proteinle beslenme karaciğeri yıpratan gıdalardır.
******
İnsan kalbinde zehirli maddeler birikirse, dil
ülseri olur, alnında kabarcıklar oluşur, uykusuzluk ve kalp rahatsızlığı
meydana gelir.
Çin tıbbına göre, kalple en yakın ilişkili
organ dildir. Bu nedenle ülser dilde görülür. Alın, kalbin “nüfuz alanı”dır.
Eğer kalpte “ateş” varsa, alın “yanar”, kabarcıklar ortaya çıkar.
Kalpteki zehirli maddelerin boşaltılması için,
nilüfer tohumları gibi, acı yemekler tavsiye edilir; kalbi simgeleyen Shaofu
adlı akpunktur noktasına basılır. Shaofu, insanın yumruğunu sıktığı zaman,
avuçta yüzük parmağı ve küçük parmağının tırnaklarının değdiği yerdir. Bu
noktaya güçlü bir şekilde basılır. Yeşil fasülye, zehirli maddelerin idrar
yoluyla boşaltılmasına yardımcı olur.
Çin’de yaz mevsiminde hemen hemen her ailede
yeşil fasülye suyu içilir. Siz de deneyebilirsiniz.
Kalp için omega 3 yağ asidi içeren somon, ton
balığı, ceviz, keten tohumu gibi gıdalar faydalı olacaktır.
******
Akciğerde zehirli maddeler birikirse, insanın
cildi pas renginde olur, kabızlık çekilir, duygusal durumunda hassasiyet
meydana gelir.
Çin tıbbına göre, akciğer, tüm cildi yönetir.
Cildin iyi olup olmaması, akciğerin sağlıklı olup olmamasına bağlıdır.
Akciğerdeki zehirli maddelerin miktarı fazla olursa, bu zehirli maddeler
akciğerin çalışmasıyla cilde yansır; ayrıca akciğer ve kalın bağırsak tek bir
sistemdir. Yukarıda akciğerde zehirli maddeler varsa, aşağıdaki bağırsak içinde
de anormal birikim olur, kabızlık çekilir; akciğerdeki zehirli maddeler de Qi
ve kan dolaşımını engeller.
Turp, akciğere en iyi gelen yiyecektir. Çin
tıbbına göre, kalın bağırsak ile akciğer arasında yakın ilişki vardır.
Akciğerdeki zehirli maddelerin ne kadar boşaltılacağı, kalın bağırsağın iyi
çalışıp çalışmamasına bağlıdır. Turp kalın bağırsağın dışkıyı boşaltmasına
yardım eder. Turp çiğ de yenir.
Ayrıca akciğeri temsil eden akpunktur
noktasına basmak da yararlıdır. Hegu adlı nokta, el sırtında, parmakların
arasında bulunur.
Terlemek, akciğere iyi gelir; çünkü terle
vücuttaki zehirli maddeler atılır; sıcak duş ve derin nefes da benzer sonuç
verir.
Akdiğerdeki zehirli maddelerin boşatılması
için en uygun zaman dilimi sabah 7:00 ile 9:00 arasıdır. Bu zaman içinde bol
oksijen almayı sağlayan spor yapılırsa, çok iyi olur.
Meyan kökü, zencefil, okaliptus, brokoli, turp
akciğerler için şifalı bitkiler olup sigara akciğer için en büyük zarardır.
******
Böbrek içinde zehirli maddelerin biriktiği
zaman, aybaşı miktarı az, süresi kısa ve rengi koyu olur. Aybaşının oluşması ve
kaybolması, böbrek işlevinin güçlü olup olmamasına bağlıdır; böbrekteki zehirli
maddeler, hidronkusa neden olur, altçenede kabarcıklar oluşur, yorgunluk
çekilir.
Böbreği simgeleyen akpunktur noktası
Yongquan’dır. Bu nokta, insan vücudundaki en alçak akpunktur noktasıdır.
Yongquan, ayak tabanının üçte birinin ilerisinde bulunur. Bu nokta hassas
olduğu için fazla güçlü basılmamalıdır. Beş dakika yeterlidir.
Böbrekteki zehirli maddelerin boşaltılması
için en iyi zaman dilimi sabah 5:00 ile 7:00 arasıdır. Bu nedenle sabah
kalkınca bir bardak su içilmesi çok iyi olur.
Gün boyu yeterli su içilmesi, bedenin susuz
bırakılmaması, aşırı tuz alınmaması, likopence zengin gıdalar domates, karpuz,
böbrekleri temizleyip koruyacaktır.
Meryem Bilgin
Harikasin tesekkurler
YanıtlaSil