İÇ NASILSA DIŞ DA
ÖYLEDİR. & MİASMA'NA GÖRE HANGİ
HASTALIKLARI GEÇİREBİLECEĞİNİ YADA
HAYATTA NELERE YATKINLIĞIN OLDUĞUNU BİLEBİLİRSİN
İç
nasılsa ,dış öyledir, dış, için sonucudur…
İnsanın
iç dünyası dıştaki durumdan önce oluşur; böylelikle çevre neden değildir; hep
olduğu gibi, yani yankı platformu,
etkileşim üzerine dış içi yansıtır…Her
şey ne yönde akmasını istiyorsa o yönde akar…Kişinin iç dünyası hastalık olarak
açığa çıkar. (J. T. Kent)
Bu
iddalı konu Miasma teorisinin temel kaynaklarından bir bilgidir . Şimdi gelin
miasma teorisi de ne diyenlere genel bilgiler paylaşalım ...
Zihnin
ve vücudun hastalığa tepki verme şeklidir. Miasma tehdite karşı defanstır.
Hastalığın algılanış şeklidir. En basit hali ile yatkınlık genetik geçişlerdir.
Zihin ve
beden aynı eksenin farklı kutuplarıdır
ve her insan bütün olarak fonksiyonu gösteren beden, zihinin varlığıdır.
Böylelikle
miasma , sadece fiziksel bir defans değil, bunu yansıtan zihinsel de bir
makyajdır.
Miasma
teorisi, homeopatinin kurucusu Dr.Samuel Hahnemann ‘ın 1828 de basılan ‘kronik
hastalıklar’ kitabına dayanır.
Dr.
Hahnemann , miasma teorisinin 12 sene
sonunda en zor kronik vakaların ve hastalıkların araştırmalarının sonucu olarak
ortaya çıktığını bildirir. Üç miasma kronik vakaların ve diğer bütün
hastalıkların oluşmasına zemin hazırlar.
Homeopatinin keşfinden 30 yıl sonra 1790-1820
ye kadar Hahneman ( Homeopati nin kurucusu )fark ediyor ki akut hastalıklarda
iyi sonuçlar aldığı halde kronik hastalıklarda bir türlü göze çarpan sonuçlar
alamıyor. Homeopatik ilaçların
kullanımından sonra hastalık önce geçiyor sonra yeni semptomlarla hastalık
tekrarlıyor veya yıllık döngüde hastalık geri dönüyor.
Hahneman
dikkatli bir gözlem ve incelemeden sonra organizmada ilaçlarla ve beslenmeyle
mücadele edilemeyen bir engelin var olduğunu farketti . Bu engelin adına da
MİASMA dedi. Yani aslında Soy ve
Yatkınlık
Miasmalar tarihine baktığımızda ; miasma bilgisi aslında çok eskilerden de biliniyordu ama bunu Hahnemann
tarif etmiştir. Çok eski dönemlerde hastalar temiz hava alan yerlere gönderilip hastalıklar
önleniyordu. Miasma terimi ilk önce 17. 18. Yüzyılda kullanılmıştır. Kötü
havanın hastalıklara sebep olacağı fikri eski yunanda bile vardı. Miasma
teorisi İsa’dan önce 4. 5. Yüzyıla kadar dayanır. Hipokrat kötü havanın bir
sürü mikrop barındırdığını ve birçok
hastalığa sebep olduğunu belirtmiştir. Galen kötü hava teorisini genişletip
mutluluk dengesi denilen bir şeyden bahsetmiştir. Uyum dengesinden bahsetmiştir.
Bu uyum orta çağda bazı insanların neden bulaşıcı hastalık oluşturduğunu kötü
havayla açıklamıştır.
Tarihin ilk başlarından beri hastalık nedenlerini açıklamaya
çalışıyoruz. Hipokrat insanda 3 çeşit sıvı vardır demiştir. Kan, safra,
balgam(olgunlaşmamış balgam). Aç kalıp yemek yemezseniz bu balgam kana dönüşüp
hayatta kalmamızı sağlar demiştir. Bu 3 sıvı arasında dengesizlik olursa hasta
olunur. Aynı zamanda kötü havadan bahseder. Eğer saf insansanız dış etkenlerden
etkilenmezsiniz. Hastalık içimizdeki dengesizlikten kaynaklanır. Bu bilgileri
Hahnemann dahada ileri götürerek miasma teorisine oturtmuştur. Hahneman yaşam
gücü yüksek insanların hastalanmadığından bahseder. Salgınlarda bazı insanlar
hiç hastalanmaz. Hahnemann mikroplar gelip sizi hastalandırmaz der. Mikroplar sadece yaşam gücünüzü harekete
geçirmek için gelir demiştir.
Miasmanın
başka bir tanımında ;Eğer Zarar verici bir ajan vücudun dengesini bozarsa vücut
dengeyi yakalamak için bir takım mekanizmaları devreye sokar.Miasma
organizmanın bir yaralanma ve ya bir enfeksiyona karşı verdiği bir reaksiyon ve
ya tepkiler şablonu yada tepki verme şeklidir.
Bu da bu
organizmanın doğasını, derinliğini , hızını, işleme ve yapısal seviyede aldığı
yarayı önceden belirleyen, yatkınlık durumudur. Yani genetik geçişdir.
3 temel
miasma dan bahsedilir. Daha sonra bunlara eklemeler yapılmıştır.
Organizma
yıkıcı ve düşman saldırılara karşı devamlılığı sağlayabilmek için içte isyan
başlatmak zorundadır, bazen bir parçasının duyarlılığını azaltır (PSORİK),
Ya da
fazlasıyla çoğaltır (SİKOTİK), nedenleri genişletir ve ya tamamen yok eder,
gevşetir ve ya katılaştırır ve ya bazı parçaları tamamen ortadan kaldırır.
(SİFİLİTİK)
Klasik
homeopati de Miasmayı hastalığın
anahtarı olarak tanımlar .
Psora
: Enflamasyonla karakterize olan hastalıklar (bronşit, artrit , konjunktivit,
tüm cilt sorunları ile beraber, nezle, astım , akciğer zarı iltihabı,
hidrosefali, mide ülserleri, sarılık, şişik lenfler, katarakt, diyabet,
tüberküloz, epilepsi, ateş ve baskılanmış idrarı ve skrotal (testis)
şişkinlikleri psorik olarak tanımlar)
Sycosis:
Bu miasmanın arketipi siğildir ,siğilimsi bütün fazlalıkların ve büyümelerin de
sorumlusudur,Fazlalıktan oluşan hastalıkla r( bening tümörler, fibroid, ödem, yüksek kolesterol,Tansiyon)Yoksunluklar
(varikoz damarlar, anemi, hipopigmentasyon, Stenosis,
Ischaemic kalp
hastalığı, Chronic
hypertension, Atherosclerosis, Hyperlipedemia, kalp genişlemesi,
Filaria, Benign akciğer tümörleri,
Tuberculosis, kalınlaşmış
plevra ,Hypothyroidism, Goitre, sinir Tümörleri,
Neurofibromatosis
Sifilis:
Yok edicilikle tanımlanan hastalıklar Bu miasma kan, iskelet sistemi, ve sinir
sisteminin hastalıkları olduğu kadar, birçok psikolojik hastalıklar, alkolizm,
depresyon, intihar dürtüleri, delilik, koku ve tat kaybı, körlük, sağırlık ve
ülserasyonlardan da sorumludur.(yayılan kanserler, oto -immune hastalıklar,
şizofreni vs.)
sonradan
eklenen temel miasmlar Tüberculinium ve Carsinosine 'dir.
Miasma
teorisine göre hangi miyazmayı taşıyorsanız o miasmanın altında ki hastalıklara
yatkınsınızdır. Miasma teorisine göre herkes kanser olmaz yada herkes
tüberküloz olmaz . Hastalıkta Yatkınlık en önemli kavramdır.
Klasik
homeopati Miasmayı hastalığın anahtarı olarak tanımlar .
J.T Kent
miasma konusunu tıbbın ötesine bir yerlere koyar, psoranın kökü fizikselden
metafiziğe kadar uzanır.Miasmalar sipiritüel kaynaklıdır , bakteri kaynaklı
değil.Kent psorayı düşünürken içimizdeki şeytan veya günah olarak düşünür.
Miasma
nın değişik bir tanımı;Miasma, Budizm’in ego kavramıyla, Hristiyanlığın şeytan
kavramının homeopatik karşılığıdır. Kur’an ı Kerim’in son bölümünde, şeytani
düşünceler olarak Nas suresinde bahsedilir,’ o sinsi vesvesecinin şerrinden, o
ki insanların kalbine kötü düşünceler fısıldar, gerek insanlardan olan gerek
cinlerden olan.
Miasma
insan zihnine şüphe sokmaktan başka bir işe yaramaz.Bazı negatif duyguların
haklı nedenleri olabilir.Mesela , bütün suçluluk duygusu uygunsuz değildir,
daha yüksek bir farkındalık seviyesinden gelip yapmakta olduğumuz şeyden
vazgeçilmesi gerektiğini yoksa diğerlerinin bundan zarar göreceğini haber eder.
Korkunun
haklı ve değerli bir yeri vardır, gerçekten koruyucudur , ama sürekli korku
hayatı yaşanmamış kılar, çevre seçimimizi, eş seçimimizi, karar verme
sistemimizi belirler, bütün hayatımız bu çerçevede oluşur ya da bundan
kaçınmakla geçer.
Kişinin
hayatı ya miasmatik tutkunun hegomonyasındadır ya da ondan kaçınmak ile
geçiyordur. İki durumda da şartları dikte eden miasmadır.
Miasmalar
doğuştan getirdiğimiz bozukluklar ve düzensizliklerdir.Kim olduğumuzu, ne
yapmak istediğimizi ve kimlerle ilişki kurmak istediğimizi belirler.Bütün korku
ve fobilerimizin toplamıdır. Depresyon, korku, hatta baskı altında sakin
rasyonel bir davranış bile miasma tarafından dikte edilmiş içgüdüsel stres
cevabıdır.
Düşünce
her zaman hareketten önce oluşur, niyet
her zaman sonuçtan önce vardır.
Her şey
ve herkes yakında açığa çıkacak olan fiziksel enerjiye sahiptir.
Eski
mistiklerin deyişiyle, dünyada oluşan herkes, her şey ve her olay, daha yüksek
bir düzlemde halihazırda oluşmuştur ve vardır .
Enerji
önce gelir ve bir kez açığa çıktı mı fiziksel
forma ulaşana dek yoğunlaşır.
Enerji
demek, düşünce bile oluşmadan önce
koşulların harekete geçmiş olması demektir.
Vücut
gibi bir hadise , ondan önce oluşan şablon gereği meydana gelir. Önce ruh ve
zihin vardı sonra beden posasına girdi.
Herkesin
benzer enerjileri hayatlarına çeken bir enerji düzlemleri vardır. Bu enerji de
o insanın karşılaştığı kişiler, yaşadığı olaylar ve ya hastalıklar olarak açığa
çıkmaktadır. Yani Miasman ne ise miasmanın kapsadığı enerjiyi yatkınlığı ve
hastalığı kendine çekersin.
Bazen
etrafımızda ki insan hayatlarında bazı
döngülerin sürekli tekrarladığına şahit oluyoruz.
Bazıları
hayatlarında dramdan başka bir şey bilmezken ,diğerleri aşktan başka bir şey
yaşamıyor. Bazıları için şiddete maruz kalmak olağan bir şey iken başka biri
için filmlerden bildiği bir olay olarak kalıyor.
J.T. Kent 'in miasma fikrine göre , insanların
‘ temiz sayfa ‘ olmadığını göstermiştir. Her birimiz ana rahmine düşerken
enformasyon bombardımanına tutuluruz . Bütün olasılıklar biz daha ilk
nefesimizi almadan derlenmiştir . Embiriyonun içinde yaşlı adam hali hazırda
bulunmaktadır.
Depresyona
meyilli bir kalıtımsal yapıyı kabul etmeyip, sadece hayat koşullarının mutlu
bir çocuğu, depresif bir yetişkine dönüştürdüğünü düşünmek hatalıdır.
Embiriyonun
oluşumundan bu yana down sendromlu bir çocuğun down sendromlu olmadığı bir
dönem var mı ? İlk nefesimizden son nefesimize potansiyelimizin ötesine
geçtiğimiz bir dönem yoktur.
Yakınlarda
korku filimi izlemenin sonrasında ruhsal çöküntü yaşayan küçük bir kızın vakası
vardı.
Tabi
ki bir sürü kişi sansürlerin katılaşması için ayağa kalkmıştı.Filimin kendisini
suçlamayalım demiyorum, ama o ancak hali hazırda kişide bulunan bir şeyi
tetikleyebilir.
Miasmanın
kişinin geleceğini kaderci bir şekilde belirlediğini düşünmüyorum, ama strese
karşı verdiğimiz içgüdüsel tepkiyi belirlediği kesin. Sadece stresin
etkilerinin değil, nedenlerinin de miasmatik olarak belirlendiğini düşünüyorum.
Bir
örnekle netleştirmek gerekirse, sifilis miasması etrafında şiddet barındırır.
Bu, o kişilerin şiddet içerikli olduğunu göstermez, aura veya enerji tamı
tamına olmak zorunda değil, ama şiddet herhangi bir formunda sifilistik
miasmanın etrafındadır.Bu aura veya enerji miasma ile bağlantılı olarak kişiyi
çevreler. Mesela, iki kişi yolda yürüyor, biri pisorik diğeri sifilistik
miasmadan, ve orada gizlenmiş bir soyguncu var, kuvvetle muhtemeldir ki
sifilistik miasmadan olan saldırıya uğrayacaktır.Ya da siphilitik miasma
kendini olayın içinde bulacaktır.
Kısacası,
eğer bir durum sürekli tekrar ediyorsa, bu bilinçaltı düzeyinde ve ya enerji düzleminde,
kişinin kendi enerjisiyle ilgilidir.
Benzer
benzeri sadece tedavi etmez, çeker de. Neden ?Çünkü tedavi benzerlikte yatar.
Fark
edilmemiş problem düzeltilemez. Eğer doğamızın açığa çıkması ve üstesinden
gelinmesi gereken yönleri varsa önce varlığından haberdar olmak gerek, öyle ki
yadsınamaz şekilde yüzümüze çarpınca,
onu ancak problem olarak görebiliriz.
Bu
problem bizde olan miasma ile aynı karakterdedir.Bu problem bizdeki miasma
şablonunun dışavurumudur.
Bu
şablon başımıza gelen olayları belirler, başka türlüsü olamaz. Miasmanız bir kere anlaşıldı mı bu birbirinden bağımsız
oluşan olayları önceden tahmin edebilirsiniz.
Bu
fiziksel pataloji için de geçerlidir; potansiyel her zaman çıktıdan önce
oluşur.Kimse fiziksel ya da entelektüel potansiyelinin ötesine geçemez, kişi
buna göre yaşar.
Her ne
kadar kişinin potansiyelini son noktasına kadar kullanıp kullanmamak kendi
özgür iradesine bağlı olsa da;Her birimizin etrafında bir enerji hüzmesi vardır
ve bu enerji kendimizle ilgili düşüncelerimizi ve etrafımızda oluşan olayları
belirler.
Hastanın hayatında oluşan olayları sırasıyla
dinlemek kişinin nasıl bir enerjiye sahip olduğunu belirlememiz için en iyi
yoldur.
Seçtikleri
kelimelere dikkat edin, kendilerine çektikleri insanlara dikkat edin,
hobilerine, başlarına gelen en kötü olaylara ve geçirdikleri kazalara; burada
bir şablon vardır ve bu şablonun diğer adı miasmadır. Bu şablon görünürdür,
genetik mirastır ve tedavi edilebilir.
Hepimiz
eninde sonunda varış noktasına geleceğiz; bu geçişi ya tecrübeli ve bilge bir
şekilde yapacağız ya da hayat bizi kontrolüne alıp tecrübelerle bunu bize
öğretecek.
Ve en
önemlisi de , miasmatik şablon değiştirilebilir, ama bu köklü bir hayat
tarzı ya da zihin kalıplarının
değişikliğini gerektirir.
Hering
kanunlarına göre oluşan bir semptom yada
hayat dersi dikkate alınmazsa , daha ağır semptomlar ve ya daha ciddi olaylarla
aynı şey bize öğretilmeye çalışılacaktır.