30 Aralık 2014 Salı

ORGANON MATERIA MEDICA ÜZERİNE

J.T.Kent 'in Materia medica 'sı 1897


ORGANON   / MATERIA MEDICA  

ORGANON AFORİZMA 143 

Eğer sağlıklı bireyler üzerinde çok sayıda basit ilaçları deneyip suni hastalık üreticileri olarak yarattıkları tüm hastalık unsurlarını ve semptomlarını dikkat ve doğrulukla kaydettiysek , o zaman elimizde gerçek bir  materia medica   / hakiki , saf ve güvenilir ilaç maddelerinden oluşan aksiyon araçları elde ederiz.

 Bu doğa kitabında dikkatli gözlemciler tarafından kaydedilen her güçlü ilacın homeopatik prensiplere uygun olarak, sağlıklı insanlarda hangi hastalıklara karşı kullanılabilecekleri yazılıdır. 
Bu ilaçlar suni hastalık durumu meydana getirme potansiyeli taşırlar ve benzer hastalığı iyileştirirler.
 Bunlar kalıcı ve gerçek tedavi sağlayan maddelerle ilgili değerli bilgileri taşıyan yayınlardır.

ORGANON AFORİZMA 145

Doğada var olan sonsuz sayıdaki marazi durum ve dünyadaki her hastalık için bu tür ispatlanmış homeopatik çareleri keşfedebilmek amacıyla insan sağlığında değişiklik yaratan saf etkilere sahip ilaçlarla ilgili oldukça geniş bir yelpazeye ve her hastalık için benzer semptomlar yaratan , homeopatik analog sağlayan ilaçlara ihtiyaç var .

 Bunlar kronik hastalıkları arttıran ve farklılaştıran ama kesinlikle tedavi edemeyen ,acut hastalıklarda da iyileştirmek yerine hayati tehlike yaratan eski allopatik tıp sanatının bilinmeyen karmaşık ilaçlarla yaptığından çok daha kesin biçimde hiç rahatsızlık yaratmadan nazik , güvenli ve kalıcı olarak tedavi ederler.



George Vithoulkas Materia Medica 

  

26 Aralık 2014 Cuma

Dr. Edouard Broussalian 'a göre Homeopati


Dr. Edouard Broussalian 'a göre Homeopati :
                                                                                 


Dr. Edouard Broussalian    / Cenevre ,17 Eylül 2013

Homeopati  aynen Newton 'un Prensipleri gibidir. 1687 yılında yayınlanan ebedi kitabında bilim adamı Newton dünyevi cisimlerin hareketlerini anlamak , bir uyduyu yörüngesine oturtmak ya da bir başka gezegene inmek için gerekli denklemleri bize sunmuştur. 

Üç yüz yıldan daha eski olan bu prensipler hiç bir zaman geçerliliğini yitirmemiştir. Neden  ?    Çünkü gözlemden kaynaklanan kanunları tanımlamaktadır  ve bilim adamı bunları spekülasyon veya yorumla bozmamıştır .

Newton 'un fizik için yaptığını Hahnemann tıp için gerçekleştirmiştir.  Bu yüzden Organon'un zamanı geçmez . İçerdiği marazi fenomen anlayışı sonsuza dek doğru kalacaktır.

Homeopati  "hastalığı hastalıkla " tedavi etmez , "yavaş tıp "
 " alternatif tıp " veya  "bitkisel tıp " değildir ya da sadece
 " hafif yaralanmalar ve önemsiz hastalıklara "  yönelik değildir.

Homeopati , tedavi alanında beklediğimiz bir devrimdir. Homeopati , yaşayan organizmaya aktif bir ilaç girdiğinde ne olduğunu tanımlayan bir kurallar bütünüdür.

Hahnemann 'ın Organon'un da  Aforizmaların  mükemmel bir mantık çerçevesinde muhakeme geliştirdiğini görsek dahi homeopatinin bir sistem olduğunu söyleyemeyiz.
Homeopati daha çok aforizmaları birbirine bağlayan bir metoddur. Şifa sanatında ustalaşmak için tümünü öğrenmek gerekir


ORGANON ' BENZERLER KANUNU




ORGANON   Benzerler Kanunu

Aforizma  26
Her gerçek tedavinin dayandığı, belirsiz biçimde tahmin edilen ama tam anlamıyla tanımlanamayan homeopatik doğa şudur ki ; 
Eğer canlı organizmada benzer bulgular gösteren güçlü ve zayıf hastalıklar beraber bulunuyorsa , zayıf olanı güçlü olan tarafından ortadan kaldırılır.


Aforizma 27

O halde ilaçların tedavi edici gücü hastalık semptomlarına benzeyen ama ondan kuvvetli olan semptomlardan kaynaklanır. ( aforizma 12 - 26 ) Böylece , her hastalık vakası en emin , kesin , hızlı ve kalıcı biçimde sadece insanın sistemindeki hastalık semptomlarının  tümünü daha güçlü biçimde yaratabilen ilaçlar tarafından tedavi edilir.


HAHNEMANN' ORGANON AFORİZMA 25

                             
                                  


      ORGANON AFORİZMA    25

Tüm dikkatli testlerde ve saf deneyimde iyileştirme sanatının tek ve yanılmaz kehaneti bize , sağlıklı insan vucudunda ; hastalık belirtilerini yaratma gücüne sahip ilacın , o hastalığın tüm bu belirtilerini iyileştirecek ilaç olduğunu öğretiyor.

Tüm bu hastalığa benzer semptom  ( 16. aforizma ) yaratan ilaçların doğru dozlarda ve doğru kullanım biçimiyle hızlı , radikal ve kalıcı olarak kendi alanlarında iyileştiremeyecekleri hastalık bulunmamaktadır.

22 Aralık 2014 Pazartesi

2000 'LERİN TIBBI HOMEOPATİ



  


2000 LERİN TIBBI 

İnsanlık tarihinin en hızlı devinimlerinin olduğu dinamik bir dönemde yaşıyoruz. Bilgi çağında, insan hayatının her alanında köklü kavramsal değişimler ortaya çıkarken, tıbbın insanı ele alışı da değişmekte… Nasıl ki kuantum fiziğiyle maddeyi ve zamanı algılayışımız başka bir perspektif kazandı, varoluşun enerji kapsamıyla birlikte, insana bakışımız da farklı bir boyuta ulaştı.
Eskiden insanı sindirim, solunum, sinir sistemi gibi bölümlere ayırarak inceleyen tıp, “Holistik Tıp” kavramıyla artık bir bütün biçiminde yaklaşıyor.

Hastalık olarak değerlendirilen bozukluğun, aslında tüm beden dengesini ilgilendirdiğini biliyoruz. Bütünsel vücut sağlığı anlamındaki “Holistik Sağlık” ilaçlardan çok, kişinin kendini iyileştirme gücünü esas alır.

Günümüzde uygulanan ortodoks tıp (**), sakatlık, kötürümlükle seyreden kronik bir hastalık karşısında çaresiz kalmakta; iyileştirmeden çok, hastanın sıkıntılarını hafifletmeye yönelik palliative (***) tedavi uygulamaktadır. Sorun, hastalığı tedaviyle değil; bozulan beden dengesini kurmak, uyumsuzluğu düzeltmekle çözümlenir.
Çok gelişmiş, ileri teknolojiyi yakalamış bir dünyada yaşadığımızı söylememize karşın, çevremizde gerçek anlamda sağlıklı, hattâ hiç doktora gitmemiş insanlar yanında, bir türlü hastalıklardan kurtulamayan, yüzde yüz verimle, yaşayamayan insanlar görüyoruz. Yakınmaların, bozulan beden dengesine kişinin bir tepkisi, cevabı olduğunu göz ardı eden ortodoks tıp, yalnız hastalıklarla ilgilenir. Oysa asıl sorun, kişinin fiziksel yapısının yanında; aklî ve ruhî yapısı da dahil yaşam enerjisindeki dengesizliktir.




Nedenini bilmediğimiz, çaresiz kaldığımız, pek çok hastalık var. Bu durumda ancak rahatlatıcı, hafifletici veya şikâyetleri bir süre için geçiren tedaviler yapıyoruz. Bu gerçeğin kavranması, bir türlü sonuç alınamayan tedaviler, iyileştirilemeyen hastalıklar, klasik tıbba karşı güvensizlik yaratmış, insanları yeni alternatifler aramaya zorlamıştır.
Fakat alternatif bir tedavinin yararını, etkisini, güvenirliğini, doğruluğunu nasıl değerlendirebiliriz?
Yasa ve ilkelerden çok, kanı ve tahminlere dayanan tek bilimsel alan tıp dünyasıdır.
Laf aramızda, tıp tam da bu noktada bilimle sanatın buluştuğu, bilimselliği kadar, sanatsal yaratıcılığı da olan bir disiplindir. Her neyse, işin felsefesine girmeden biz gene konumuza dönelim.
Eğer geriye dönüp tıp tarihini incelersek, veri ve deneyim sonuçlarını buluruz. Fakat bu veri ve deneyimleri destekleyen veya bunlardan çıkmış kanun ve prensipler yoktur. Yani klasik  tıp hastalık ve sağlığı yöneten hiçbir yasa ve ilke biçimlendirmemiştir.
Oysa homeopatinin kullandığı, klinik sonuçlarla çabucak onaylanabilen evrensel ilkeler var. Radikal şifa etkisi güvenirliğiyle karşılaştırılabilir.
Bir doktor hangi tedavi yöntemini uygularsa uygulasın bu homeopatik prensipleri bilmelidir ki; hastasına açıklayabilsin.
Hasta, kendisine anlatılan tedavi yöntemlerini kavradıktan sonra doğru seçimi yapabilir. Bilgiye bu denli hızlı ulaşılan günümüzde, insanın kendi sağlığıyla ilgili seçimi kendisinin yapmaya hakkı ve olanağı vardır.


HOMEOPATHY NEDİR?
Homeopathy Yunanca “homoios” benzeri, aynı ve “pathos” hastalık, ızdırap çekme sözcüklerinden türemiştir. Bu terimi temel etki mekanizması olan “similia similubus curantur” yani “benzeri benzeriyle tedavi edilir” postulatından alır. Sağlıklı insana verildiğinde bazı semptomlar (bulgular) oluşturan bir maddenin, bir hastada benzeri bulguları tedavi etme ilkesidir.

Yalnız, burada verilen moleküler düzeydeki madde, hastalığı tedavi etmez. Amaç bedenin savunma ve tamir mekanizmasını uyarıp yönlendirerek; kendi kendini iyileştirmesi ve yenilemesini sağlamaktır. Olay, “Biological Intelligance” denen bağışıklık ve savunma sistemini de kapsayan; bedenin ahengini koruyan, işleyişini idare eden “Biyolojik Zekâmızı” motive ederek yönlendirmekten ibarettir.
Görüldüğü gibi homeopathynin çıkış noktası hastalık değil, semptom dediğimiz bulgulardır. Semptomlardan hareketle, yakınmaları geçirip; bedenin kendisini eski düzenine getirmesine yardım eder.
İlk anda bu yöntemle hastalıkların üstesinden gelmek zor ve yetersiz gibi gözükebilir. Bu yetersizlik yöntemden değil; onun kapasitesini algılayamamaktan kaynaklanır.
Biyolojik zekâmıza henüz hak ettiği krediyi vermiyoruz. 
Eğer onun üç milyar yıllık evrimini, son yirmi otuz yılda hızla gelişen bilgisayar dünyasıyla karşılaştırırsak; neler yapabileceğini anlar, daha doğrusu neler yapabileceğini henüz anlayamadığımızı kavrarız.
Mademki  Homeopathy, bedenin kendi savunma, bağışıklık ve yenileme mekanizmasını uyarıp; yönlendirerek kendisini tedavi etme bilimidir, o halde aşıların işleyiş ilkeleriyle karşılaştırabiliriz. Homeopathy bir aşılama yöntemi değildir, ama aşı prensibi homeopathynin işleyiş mekanizması kapsamındadır. Aşıda, hastalık yokken bağışıklık sistemi haberdar edilir. Önceden hastalıkla ilgili şifreyi alan vücut kodlanarak hastalığı tanır. Olası bir saldırıda gerekli önlemi almış olan bağışıklık mekanizması, kesinlikle hastalığa izin vermez. Bu da, sistemin ne denli güçlü olduğunu kanıtlar.
Homeopathy, aşı gibi yalnız, bağışıklık sistemini değil, yenileme, tamir, savunma gibi “Biyolojik Zekânın” diğer sistemlerini de etkiler. Bu yüzden homeopathy’nin aşıdaki koruyuculuğunun yanında tedavi edici gücü de vardır. Daha doğrusu “Vital Force” denen yaşam gücünü motive ederek vücudun kendi düzenini bulmasını sağlar.



HOMEOPATHY’NİN FELSEFESİ
Homeopathy, hastalığı değil, bütünüyle insanı iyileştirmeyi amaçlar. Bundan dolayı da “Holistik Tıptır”. İngilizce “Whole Person”, “Bütünüyle İnsan” sözünden türeyen bu terim, insanı evren içinde aklı, duyguları düşünceleri fizik ve biyolojik yapısıyla ele alan, her açıdan insanı evren içinde betimleyen felsefî bir kavramdır.
Canlılar tek hücresindeki muhteşem organizasyondan, tüm bedenindeki harmonik dengeye varana kadar bir evreni içinde barındırır. “Vital Force” denen yaşam gücüyle evrensel ilişkiye giren insan mikrocosmos-makrocosmos ilişkisini simgeler.
İşte bu holistik pencereden bakan homeopathy, “Allopathic” tıptan farklı olarak hastalıkla değil insanla uğraşıyor. Çünkü bizim hastalık dediğimiz bulgular, vücudun alarm sinyalleridir. Hastalığı tedavi etmek, yaşam enerjisinin uyumunu bozan nedeni gözden kaçırmaktır.
Biyolojik Zekâmız bir sorun karşısında kendisini hastalık olarak ifade eder. Bulgular, onun dilidir. Onlara bakarak bireyin yapısı, problemin yeri, niteliği hattâ verilecek maddenin cinsi saptanır. İlâçlarla bu rahatsızlıkları iyileştirmek, bastırmak; alarm veren aleti, rahatsız ettiği için susturmaya benzer.



HOMEOPATHY’NİN TARİHÇESİ
Homeopathy’nin temel ilkeleri, batı kültüründe tıbbın babası olarak bilinen Hippokrates’e (İ.Ö. 5. yy.) dayanır. Homeopathy kavramının eski Yunan’dan diğer kültür ve uygarlıklarda da filizlendiği tartışılamaz.
Babası da doktor olduğu halde Hippokrates, tıp öğrenimini ilerletmek için Mısır’da uzun süre kalmıştır. Notlarında, hastalıklar iki yöntemle tedavi edilir: “Bir, hastalığın nedenine karşı antidotu (karşıtı, zıttı); iki, hastalığı yapan etkenin kendisi veya benzeri” kullanılır.
Daha sonra İsviçreli Doktor Paracelsus (16. yy.) da kitabında “Hastalıklar kendilerini yapan etken veya benzeriyle tedavi edilmelidirler.” Görüşündeydi.
İnsanlık tarihinin gelişimiyle farklı uygarlık ve kültürlerde evrimleşen, uygulanan homeopathic tedavi yöntemi ilk kristalize şeklini bundan 200 yıl kadar önce Alman doktor, kimyacı, eczacı ve dil bilimci Samuel Hahnemann (1755-1843) tarafından aldı.
Zor şartlarda öğretmenlerinin de desteğiyle okula giden Hahnemann yedi lisan bildiğinden, öğrenimini çeviriler yaparak sağlamıştır. Devamlı eski Yunan ve Latin kültüründen çeviriler yapıyor, hem bilgisini artırıyor hem de gelişen kültürüyle dünya görüşü farklı boyutlara ulaşıyordu.

Zamanında tifo, kolera salgınları, Avrupa’yı kasıp kavururken; geleneksel tıbbın çaresiz ve acımasız yaklaşımı Doktor Hahnemann’ı yeni arayışlara itti. Yanlışlıklar karşısında meslektaşları kadar duyarsız davranamıyordu. Zihni tıbbî yaklaşımlarda devamlı yeni yöntemler aramaktayken; ilk iş olarak hastalıklarla mücadelede hijyen ve beslenmenin önemini vurguladı. Böylece koruyucu hekimlik kavramını pekiştirdi. Bu arada kimya ve eczacılık öğrenimine de başladı. Derin bir bilgi birikimi olan bu kültürlü insan, bir gün Homeopathynin kapısını açacak anahtar olayı keşfetti.

Kınakına ağacının kabuğu (Perivuvan Bark) Cinchona’nın tadına baktığında! Zaman zaman çıkan ateş, titreme, çarpıntı, susuzluk gibi sıtma benzeri nöbetler oluşup geçiyordu. Bu olayı defalarca kendisinde ve arkadaşlarında denedi. İçinde yüksek oranda kinin bulunan Cinchona’nın hep aynı bulguları yaptığını gördü.
Sıtma tedavisinde kullanılan kinin sağlıklı insana çok az verildiğinde sıtma belirtileri yapıyordu. Bu düşüncenin ışığında çalışmalarına başladı ve seksensekiz yıllık yaşamının geri kalanını araştırma, tedavi ve kitaplar yazarak geçirdi.

1810’da homeopathy’nin ana prensiplerini, günümüzde de hâlâ temel referans olarak kullanılan “Tedavi sanatının Organon”unu  yayınlandı.

1831’de Avrupa’yı sarsan kolera salgınında homeopathic tedavide ölüm oranı % 2.4 - % 2.1 iken, Alloapathic tıpda bu oran % 50 üzerinde seyrediyordu. (“Allos” Yunanca’da “den farklı, karşıtından, diğerinden” anlamında). Orthodoks tıp da denen Alloapathic tıpta, hastalık etkeninin karşıtı bir madde veya yöntemle, iyileştirilir. Yani Hippokrates’in söz ettiği yöntemlerden ilki, günümüzde uygulanan tıbbî yöntem budur.

Dr. Hahnemann tifo, kolera salgınlarında homeopathynin etkisini istatistiklerde açık ve net bir şekilde kanıtladı. 1843’de Paris’te öldüğünde, 60’ın üstünde ülkede homeopathic tedavi uygulanıyordu. Bu yüzyılın başında yalnız Amerika’da 25 homeopathic tıp okulu ve hastanesi vardı.

Bu yazımda 1800’lerde hızla gelişmesindeki rakamsal ayrıntıya girmekten çok, “1900’lerin başında neden geriledi?”  sorusuna değineceğim. 30’lu ve 40’lı yıllarda, bütün dünyada “Mucize ilaç” diye adlandırılan bir devrim oldu. Amerika’daki dev ilaç sanayi kuruldu ve kısa zamanda tüm dünyada güçlü bir sektör haline geldi.

Bu sanayinin en büyük rakibi tabiî ki, ilaçsız tedavi yöntemi olan homeopathy’di. Gerçekten de çok yönlü uygulanan, akıllı bir politikayla kısa zamanda homeopathy rafa kaldırıldı. İngiltere dışında hemen hemen tüm hastane ve okullar kapatıldı. İngiliz kraliyet ailesinin himayesinde olan homeopathy, 150 yıldır saray halkının sağlığından sorumludur. İngiltere’de ulusal sağlık sigortası homeopathic tedavileri de karşılamakta.





HOMEOPATHY’NİN KANUN VE PRENSİPLERİ
Daha önce de söz ettiğim “Similia Similibus Curantur” yani “benzeri benzeriyle tedavi edilir.” Homeopathy’nin temel kanunudur. Dr. Samuel Hahnemann klâsik homeopathynin dört ana kanununu şöyle ifade etti.
1. “EXPERIMENTA IN HOMİNE SANU” Sağlıklı insanda deneme
Homeopathyde kullanılan bütün ilaçlar sağlıklı insanlarda denenerek bulunmuştur. Alloapatic tıpta hastalarda denenmeden önce hayvan deneyleriyle sonuca ulaşılır. Oysa insana tamamen benzeyen hayvan metabolizması yoktur. Kaldı ki canlıların bir maddeye karşı gösterdikleri reaksiyon çok farklı olabilir. Pek çok örnek arasından ilk anda aklıma gelen bir kaçını sayayım. Aconitum neopelus’un 30 gr. Taze yaprağı bir insanı öldürür. Oysa atlara kuru yaprakları yem olarak veriliyor. Belladona’nın çok az dozu filler için öldürücü olduğu halde, domuzlar, keçiler, fareler, atlar, koyunlar için zararsızdır. Nicotinin kilo başına farelerde 35 mg., tavşanlarda 7 mg.’ı öldürücü olduğu halde keçilerde zararsızdır.
2. “SIMILIA SIMILIBUS CURANTUR” “Benzeri benzeriyle tedavi edilir.”
Hastalıklardan değil, bulgulardan hareket eden homeopathynin teşhis etme sorunu yoktur. Şikâyetleri olan insanın bulgularına benzeyen bulgular yapan maddeyi kullanarak olayı kökünden çözer. Modern tıbbın uyguladığı aşılamayla karşılaştırırsak “Benzerlerin kanunu” kolayca anlaşılır. Başka bir örnekte tıpta kullanılan atropinin elde edildiği Belladonna (güzel avrat otu)’dır. İtalyanca “güzel kadın” anlamına gelen Belladonna, ismini eski çağlarda kadınların gözlerine sürme olarak çektikleri küçük, siyah meyvelerinden alır. Bu meyvelerin bir tanesi bir çocuğu, üç tanesi bir atı öldürmeye yeter, Homeopthy’de kızıl tedavisinde kullanılan Belladonna, zehirlenmeleri de yüz kızarıklığı, ağızda kuruluk, yüksek ateş gibi kızıl hastalığında görülen bulguları yapar.
3. UNITAS REMEDIE”; “Tek İlaç
Klasik Homeopathy’de aynı zamanda iki ilaç birden kullanılamaz. Çünkü Homeopathy insanın şikâyeti olan bulguları soğanın yaprakları gibi görür, dışarıdan içeriye öze giderek; örneğin cilt döküntülerinden psişik sorunlara doğru tek tek derinleşerek ayırır. Yani tedavide hiyerarşik bir kural vardır.
Yeri gelmişken “HERING KURALI”nı 4 temel kanununun arasında anlatayım. Buna göre en son gelen semptomdan başlayarak ve semptomların önem ve özgünlüklerine göre tedaviye başlanır. Soğanın kabuklarını tek tek soyar gibi ve daima “dışarıdan-içeriye”, “yukarıdan-aşağıya” doğru sıra izlenerek semptomlar tedavi edilir. Aynı anda bir semptom için iki Rx kullanılamaz.
4. “OPTIMAL DOSE” (Minimal dose)
Homeopathic Rx, en düşük optimal dozda verilir. Hastalığın gelişme seviyesine göre doz saptanır.
Çok geniş ve derin olan bu konu profesyonel bir eğitim konusu olduğundan, şimdilik ayrıntıya girmiyorum.
Bu dört temel kanun dışında homeopathy’nin devamlı göz önünde tuttuğu bazı kuralları vardır.
*Bir vücutta aynı anda iki benzer hastalık olmaz.
*Kronik hastalığı olan bir insan akut bir hastalığa yakalanırsa, kronik hastalığı geri plana çekilir.
Rx”lerin Farmakolojik etkisini açıklayan Arndt & Schultz kanununa göre,
  1.  Zayıf uyarı fizyolojik aktiviteyi arttırır. Bu yüzdendir ki tıbbın en başarılı olduğu, % 100’e yakın sonuç aldığı tek alan aşılamadır. Düşük dozda verilen maddeyle bedenin fizyolojik işleyişi uyandırılır. Bu optimal dozu yakalamak bilgi, deneyim, sezgi biraz da sanat isteyen bir iştir.
  2.  Uyarı biraz şiddetli ise bedenin aktivitesini olduğu gibi korur.
  3.  Verilen madde güçlü dozdaysa fizyolojik aktiviteyi yavaşlatır. Uzun süre antibiotik tedavisi alan hastanın çoğu kez tedaviye cevap vermediğini görmüşüzdür. Tedaviyi tamamen kestiğimizde hastada kendiliğinden bir iyileşme saptanır.
  4.  Yüksek dozda verilen maddeler vücudun fizyolojik aktivitesini durdurur. Hattâ ölümle bile sonuçlanabilir.
 
HOMEOPATHIC İLAÇLAR
Homeopathy’de tedavi amacıyla kullanılan maddelere ilaç demek yanlış olur. Çünkü içinde arsenik, yılan zehiri, atropin, civa gibi öldürücü maddelerde olan bu ilaçlara Latince deva, şifa derman anlamına gelen “Remedie” deniyor ve “Rx” olarak sembolize ediliyor.
Homeopathic Rx’ler doğadaki her şeyden elde edilebilir. Buna hastalıklı doku veya hastadan alınan akıntı, sağlıklı kan, balinanın salgısı, arının iğnesi, kum gibi tüm bitki, hayvan ve minerallerden başka onların ürünleri de dahildir. Hahnemann’dan bugüne 2000’in üstünde homeopatik ilaç hazırlandı. Bunların etkileri sağlıklı insanlarda denenip uzun süre gözlenerek saptanıyor. Başlangıçta Hahnemann ve 150 kadar uzman arkadaşı maddeleri teker teker kendi üzerlerinde denediler ve uzun süre izlenimlerini, bulguları ayrıntılı bir şekilde kaydettiler.
Pratikte yaygın olarak kullanılan Rx’lerin sayısı çok azdır. Hattâ ev için hazırlanmış sette 24 çeşit, ilk yardım çantası donanımında ise 12 Rx yeterlidir.
Her Rx sağlıklı insanda yaptığı bulgulara göre farklı karakterdedir. Tedavi sırasında da kişiye özgün başlangıç ve idame doz ayarlaması yapılır. İlaçlar homeopathic eczacılar tarafından hazırlanır.
Rx’lerin yapılmasına “Mother tincture” denen ana iksir maddesinin seyreltilmesiyle başlanır. “Mother tincture” şekliyle sembolize edilen Mother tincture ya onda bir (decimal “X”) ya da yüzde bir (centesimal “C”) oranıyla seyreltilir. Her seyreltmeden sonra çok güçlü bir sarsma işlemi var. Her bir seyertme ve sarsma işlemi var. Her bir seyertme ve sarsma işlemi “1 potency güç”dür. Örneğin bir damla Mother tincture 9 damla su veya alkolle seyreltilir ve sarsma işlemi yapılırsa bu “1 x Potency” etki gücü olan homeopathic ilaç yani “Rx”dir.
1 x Potecy’den  1 damla alıp 9 damla suyla seyreltir kuvvetli sarsma yaparsak “2 x potency” Rx elde ederiz. Bu 1/100 oranında seyreltidir. Bundan bir basamak daha ilerlersek “3x Potency” elde ederiz ki bu 1/1.000 seyreltidir. “6x Potency” 1/1.000.000’lik seyreltidir. Eğer seyreltme işlemine 1 damla Mother tincture 99 damla çözeltiyle başlarsak “1c Potency” ile gösteririz ve 1/100 (yani 2x Potency) değerindedir. 2c Potency, 1/10.000; 3c Potency 1/1.000.000 değerinde seyrelti olur. En yaygın kullanılan Centisimal ölçekli potency’ler olduğundan genellikle “c” harfi kullanılmadan yazılır. Örneğin 30c Potency için 30 denir. Katı maddeler parçalanıp süt şekerinde eritilerek, Mother tincture elde edilir.
1x’den 12c’ye düşük potency (zayıf etkili) Rx’ler. 12c’den 30c’ye kadar orta potency (orta güçte) Rx’ler, 200c ve üstü ise yüksek potency (güçlü) Rx’ler. Yüksek potency Rx’ler yalnız, tecrübeli homeopath’lar tarafından kullanılır. Ev içi doktorsuz kullanmalarda 6c’ye kadar olanlar uygundur.
Burada ilginç olan, ilacın seyreltilmesiyle orantılı olarak etkisinin artması arasındaki paradoksal ilişkidir. Hattâ 30c’lik Rx’lerde orijinal maddenin molekül izine bile rastlanmamış. Oysa 1000c potency’deki seyreltilerde etki fark edilecek kadar açıktır. Dünyanın çeşitli homeopathic araştırma merkezlerinde bu konuda çalışmalar yapılmakta. Henüz kesin olmamasına karşın; bu etkinin orijinal maddenin molekül enerjisiyle ilgisi olduğu sanılıyor.
Homeopathic ilaçlar kesinlikle yan etkisi olmayan, emin, güvenilir maddelerdir. Düşük potency’li Rx’ler vücudun fizyolojik aktivitesinde etki sağlar. Normali devam ettirmek amacıyla kullanılırlar.
Orta güçteki Rx’ler daha etkin olduğundan fonksiyoneldir. Tedavi etmek için kullanılırlar. 200c ve üstü potency’deki Rx’ler ise, enerjileri de o ölçüde yüksek olduğundan, yavaş, derin ve geniş etki gösterirler. Hattâ dozun şiddeti oranında santral sinir sistemi üzerinden akıl ve ruh hastalıklarını etkileme düzeyine çıkarlar.

İLAÇLARIN ETKİLEŞİMLERİ VE KORUNMASI
Rx’ler kokuya ve elektromanyetik alanlara ileri derecede hassastır. Oda sıcaklığında, kuru ve karanlık ortamlarda muhafaza edilir. Aşırı sıcaktan bozulabilir. Aşırı soğuk henüz denenmemiş. Kahve, camphor, parfüm, aftershave, nane, mentol gibi güçlü kokulardan korunmalıdır. Rx kullanırken ağızda soğan, sarımsak, kahve, nane, mentol gibi kokular olmamalı. Hattâ Rx alımından yarım saat önce ve sonra diş naneli ve mentollü macunla fırçalanmamalı, ağız ve mide kokusu kadar vücut kokuları da önemli. Whicks, Tiger Balm, noksema, dudak çatlakları için sürülen rujlarda comphor gibi kokular kullanılmamalıdır. Rx’lere çay, sigara ve alkolün antidot özelliği saptanmamış, uydulu aletler, elektrikli battaniye, antibiotik, steroid, doğum kontrol hapları, eroin, barbiturat, novokain, kafein, kokain gibi maddeler antidot eki gösterirler.
Ayrıca Rx’leri mikrodalga yayını olan yerler tutmamak gerekir. Elektrik şokunda veya güvenlik kapılarından geçerken etkisi bozulabilir.

HOMEOPATHY’NİN EN ETKİN OLDUĞU DURUMLAR
Dünyada bugüne kadar homeopathic tedavilerle elde edilen deneyimlerden bazı sonuçlar çıkmış. Bunlara göre aşağıdaki durumlar homeopathy’nin en etkin olduğu alanlardır. Genel olarak bütün psikomatik hastalıkları sayabiliriz.
  1.  Allerjiler
  2.  Romatizmal artritler
  3.  Autoimmün hastalıklar
  4.  Mantar enfeksiyonları
  5.  Kronik kulak iltihapları
  6.  Astım, kronik bronşit
  7.  Migren ve diğer nedenlerle oluşan baş ağrıları
  8.  Öksürük, soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlar
  9.  Menstrural kanama bozuklukları
  10.  Rahim ve rahim ağzındaki iyi huylu tümörler
  11.  Kronik üriner sistem enfeksiyonları
  12.  Mide ve barsak bozuklukları
  13.  Deri döküntüleri ve kronik akne
  14.  Uyku bozuklukları
  15.  Kronik yorgunluk sendromu
  16.  Zihinsel ve duygusal dengesizlikler
  17.  Stres durumları
Yalnız, burada önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Homeopahty’de tedaviye olduğunca erken başlanmalıdır. Hattâ hastalanmadan önce homeopathic maddelerle insanların immun sistemi (savunma mekanizmaları) güçlendirilmelidir. Hastalık patalojik doku değişiklikleri yapmaya başladığında, homeopathynin etkisi o ölçüde azalır.
HOMEOPATHY’NİN GÜNÜMÜZDEKİ KONUMU
Kesin ve güvenilir bilgi verme açısından, 1997 Washington Seatle’da düzenlenen uluslararası Homepathy kongresindeki rapordan özetler vereceğim.
Fransa’da aile hekimlerinin % 59’u Homeopathic doktordur. Dört tanesi üniversitede olmak üzere 30 okul var. 5.000 Homeopathic doktor kliniği mevcut. Araştırma yapan pek çok enstitü arasında en önemli araştırmalar Montpellier Üniversitesi’nde yapılmaktadır. İmmuno Farmakoloji bölümünden Prof. Madeleine Bastide başkanlığında yüksek seyreltide homeopathynin etkisi araştırılıyor.
Almanya’da 6.000 Homeopathic doktor çalışıyor. Ayrıca tüm Alman doktorların % 70 kadarı zaman zaman homeopathic ilaç yazıyor, en az % 80 hasta homeopathic ilaç kullanıyor.
Avusturya’da iki homeopathic tıp derneği var. Viyana’da 5 hastanede rutin olarak, homeopathic konsültasyon isteniyor. Viyana, Prag, Insbruck Üniversiteleri’nde dersler veriliyor. Graz LB- enstitüsünde araştırmalar yapılıyor. Yıllık ve mevsimlik iki yayın organı mevcut.
İsviçre’de 1856’da Homeopathic doktorlar birliği kurulmuş. 1995’de Bern Üniversitesi tıp fakültesinde bir kürsü açıldı. 1996’da Ulusal Homeopathy Tabipler Birliği ilk kez resmî bir konuşma yaptı. Homeopathy uzmanlık dalı olarak kabul edildi.
Belçika’da 110 Homeopathic doktor, sağlık sigorta sistemi kurdu.
Belçika’da Fransa, İtalya, Portekiz, İspanya’yı da kapsayan bir proje başlatıldı. 1.5 yıl sürecek olan bu projede Orthodoks tıpla tedavi edilemeyen kronik hastalıklı 1200 çocuk iyileştirilmeye çalışılacak. Arjantin 1996’da ilk sempozyumu Buenos Aires üniversitesi tıp fakültesi’nde yaptı. Homeopati beş ayrı yayın organı tarafından basılıyor. Brezilya’da 1888’den beri Homeopatik okul devlet güvencesinde. 1980’de Sağlık Bakanlığı tarafından Uzman doktorluk dalı olarak kabul edildi. Brezilya’da bu konuda çeşitli dernek kuruluş, araştırma enstitüsü var. 1996’da 300 katılımcı ile, ulusal homeopatik eczacılar kongresi yapıldı ve homeopatik eczacı uzmanlığı için ilk imtihan yönetildi. “Brezilya homeopatik pharmacopoeia”nın yeni baskısı hazırlandı.
Costa Rica’da homeopatik tıp 1921’den beri yasal. 1994’de uzman doktorluk dalı olarak kabul edildi. 1998’de 5 homeopatik tıp doktoru üniversitede, 30 tıp doktoru uzman olarak özel klinikte çalışıyor. Dr. Odolfo Aristeguiete “Homeopatik Psikoloji” kitabını yazdı. Yıllardır tıp dergilerinde makaleler yayınlanıyor.
Meksika’da 1895’den beri iki resmî okul var.
Malezya’da devlet hastanelerinde de tedavi yöntemi olarak uygulanması, parlamentodan çıkmak üzere.
Hindistan hükûmeti ulusal bir tıp sistemi olarak kabul etti. 1995’te Sağlık Bakanlığı’nda ayrı bir bölüm olarak yer aldı. 1973’de eğitim ve pratiğin belli bir çerçevede standartlaşması için “The Central Council of Homeopathy” kuruldu. Hindistan’da 300.000 homeopatik doktor var. Devlet desteği ile 5 yıllık eğitim veren 120 üstünde okul bulunuyor.
Yunanistan’da homeopati uzmanlık dalı olmak üzere 5 klinik mevcut. Homeopatik ilaçlar Atina Ulusal Teknik Üniversitesi kontrolünde yapılıyor.
Macaristan’da homeopatinin bir tıp metodu olduğu resmen kabul edildi. Uzmanlık dalı için yasal girişimler sürüyor. Tıp dergileri de dahil pek çok makale, kitap yayınlanmakta, Rusya’da homeopati yıllardır uygulanıyor. Mayıs 1996 Moskova’da yapılan homeopati birliği kongresinde, devletin bilimsel homeopatik organizasyonu tarafından bir rapor verildi. Lisans üstü Homeopatik eğitimle ilgili destek vermek amacıyla Sağlık Bakanlığı bir konsül kurdu.
Ekim 1996’da Sibirya’da Sağlık Bakanlığı ve Rusya Homeopati Derneği’nin Kongresi oldu ve homeopatik dökümantasyonlarla ilgili ilk resmî kitap yayınlandı. Rusya’daki bütün klinik, poliklinik ve hastanelere homeopatik doktor çalıştırma lisansı verildi.
Ukrayna’ya 1820’de giren homeopati, 2. Dünya Savaşı ve sonrasında geriledi. Son 33 yılda tekrar gelişen homeopati Sağlık Bakanlığı’nca destekleniyor. Homeopatik ilaçlar standartlaştırıldı. Kiev ve Charkin 1990’da Lisans üstü doktora eğitimi olarak kabul edip; kürsü açtılar.
İtalya’da 1995’de homeopatinin resmen kabul edilmesi konusunda büyük tartışmalar vardı. Bugünse reçeteler resmî tedavi biçimi olarak kabul ediliyor.
Hollanda’da 100 yıl önce 1898’de homeopatik tıp doktorları birliği kurulmuş. Bugün 400 üyesi olan birliğin % 50 Doktoru homeopatide uzmanlaşmış. Diğer yarısı pratisyen olarak çalışıyor.
İngiltere’de 1843’de homeopati fakültesi kurulmuş; Avrupa’nın en eski homeopatik organizasyonlarından biri. Londra, Glasgow, Liverpool, Bristol, Tunbridge Wells’de halk için homeopatik devlet hastaneleri açıldı. Lisans üstü doktora çalışması olarak kabul edilen homeopati’nin tıp uzmanlık dalı olarak yasalaşması son günlerde bekleniyor. İngiltere’de doktorların % 42’si homeopatik reçete yazıyor. Ulusal sağlık sigortası da bu reçeteleri ödüyor.
USA’da Homeopati 1844’de kuruldu ve ülkenin en eski tıp organizasyonu. California Üniversitesi’nde homeopati eğitimi yapılıyor. Ayrıca 17 üniversitede ders olarak veriliyor. Bazı sağlık sigortaları homeopatik ilaçları ödüyor. 1970’den 1980’e homeopatik ilaç satışında her yıl bir öncesine göre % 1’lik artış varken 1980’den sonra bu rakamlar katlanarak arttı.
Dünya’da hükûmetlerin ve doktorların homeopatiye yaklaşımlarına kısaca göz attıktan sonra; İngiliz kraliyet ailesinin 150 yıldır homeopatik doktorlarca izlendiğini, Kraliçe II. Elizabeth başta olmak üzere, Mahatma Gandi, Rahibe Teresa, Charles Dickens, Mark Twain, Vincent Van Gogh, John O. Rockefeller, Jane Fonda, Tina Turner, Dizzy Gillespie gibi ünlü pek çok insan homeopatiyi savunmuştur. Dünyada 500 milyon insanın homeopatik tedavi aldığı hesaplanıyor.
Dünya Sağlık Teşkilatı (Who) 1983’de yayınladığı bir raporda 2000’li yıllarda dünyanın yeterli sağlık düzeyine ulaşması için Alloapatik tıbbın, homeopatik tıpla beraber çalışması gerektiğini önerdi.

Op.Dr. Ümran İnceoğlu

KAYNAKÇA
  1.  Homeopathy in practice, Md. Dr. Douglas Borland.
  2.  Homeopathic Prescribing, Med. Dr. Noel Pratt.
  3.  Introduction to Homeopathic Medicine, Med. Dr. Hamish Boyd.
  4.  Materia Medica of New Homeopathic Remedies, Med. Dr. O. A. Julian.
  5.  The Healing of Homeopathy, Med. Dr. Edward Hamlyn.
  6.  Who is your Doctor and why, Med. Dr. Alonzo Shadman.
  7.  Bannerman, R.H., et al. Traditional and Health Care Coverage. Geneva, Wold Health Organization. 1983.
  8.  Boericke, William. Pocket Manual of Material Medica Repertory. Santa Rosa, Boericke & Tafel. Reprint.
  9.  Castro Miranda, The Complete Homeopathy Handbook. New York, St. Martin’s Press, 1991.
  10.  Cook, Trevor M. A. Beggiiner’s Instruction to Homeopathy. New Canaan,  Ct. Keats Pub., 1987.
  11.  Coulter, Harris L. Divided Legacy: A history of Schism in medical Thought, Berkeley, North Atlantic, 1975, 1977, 1981, 3 vols.
  12.  Cummings, Stephen, and Dana Ullman. Everybody’s Guide to Homeopathic Medicine. Los Angeles, Jeremy Tarcher, 1991.
  13.  Kleiljnen, et al. “Clinical trials of homeopathy.” British Medical Journal 302:316, 323, 1991.
  14.  Lockie, Andrew. The Family Guide to Homeopathy, London. Penguin Books, 1989.
  15.  Panos, Maesimund, and Jane Heimlich. Homeopathic Medicineat Home Los Angeles, Jeremy Tarcher, 1980.
  16.  Pool, I.F.O.P., Feb. 1989. “Medicines douches : La revanche de I’homeopathie.” Le Nouvel Observatuer, April 12, 1989. 36-41,
  17.  Smith, R. B. Jr., and G. W. Boericke. “Changes caused by succession on NMR patterns and biossay of bradykinin triacetate (BKTA7 succussion and dilution.)” Journel of the American institute of Homeopathy, 61, Nov./Dec. 1968, 197-212.
  18.  Ullman, Dana, Discovering Homeopathy for the 21.st Century, Berkeley, North atlantic, 1991.
(*)  Op. Dr. Ümran İNCEOĞLU
(**) “Ortho” Latince “doğru” demek. “Ortodoks tıp” günümüzde geçerli olan, doğru kabul edilen tıp.
(***) Palliative (Latince): Hafifletici, etkisi geçici anlamında kullanılan bir terimdir.